Haritada Bir Nokta adlı eserinde şöyle ele alır yazma konusundaki hırsını.
“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
Mürekkep tükenir bu uğurda tıpkı birleşemeyen sözcükler misali…
Yazmak nedendir bu denli delicesine? İnsan neden yazar bir ömür boyu? İlle kağıt kalem mi olması gerekir yazmak için göz göze de yazılamaz mı en güzel sözler? Yaşamak için sebep arar insanlar, her şey için sebep ararlar aslında…Bir sebebe gerek var mıdır ki yazmak için veya yaşamak için? Birçok şair veya yazar hep birşeylerden esinlenerek mi yazarlar ? Bu acı bir haber, sevinçli olma hali veya türlü sebepler…Bazen de bizi yazdıran şeye aşk deriz ister kavuşmak için ister acısı bile zevk verirken… İnsan aşık olacağı kişiyi seçemez, oluverir ya birden. Kimi yazarlar ya da şairler de aslında aşka aşık olan insanlardır. İnsan içindeki gerçekle devamlı temas halindedir. Kimi zaman bu gerçekten kaçmak, derinlerde kaybolmak için yazar, yazar daha çok yazar. Her yazmada kendinden eksilir mi peki? Bazen de öyle anlar olur ki yazmak isteğiyle dolup taşa. Biz buna uzun bir süredir yazmayıp dolup taşarak kilit noktasına ulaşma deriz. Yani o nokta yazmakla yazmamak arasındaki kilit noktasıdır kişinin. İçindeki o gerçeklik ateşi onu bazen öyle bir sarar ki boğulmamak, kaybolmamak için kalemi kağıtla buluşturur elleri. Bunlar iki sevgili gibi yazdıkça yazdırır insana. Aşk misali… Ya içindeki gerçekle yanıp kül olur ateşinde ya da mum misali eriyip dönüşüm geçirir içerisinde. Ve biz böyle insanlara değiştin deriz… Doğru mu peki? Yazmak rahatlatır ve aynı zamanda değiştirir mi kişiyi?
Neden böyledir peki? İnsanı yazmaya iten, yazamayınca delirten sebepler nelerdir? Belki de neden kendidir. Kendini anlamakta zorlanan insan yazmaya başlar. Kendini kendine anlatmak mı amaç yoksa çevresine düşüncelerin aktarmak mı amaç bilinmez. Belki de basittir çözümü kişi kendinde bir yolculuğa çıkmak, kendinde saklı tüm sözcükleri keşfetmek ister. Derdine çare, aşkına bir karşılık, kendine bir ben bulma arayışına girmek için yazar. Sözcüklerin neden kendisini bulduğunu, kapısını çalan kişiyi, ilham kaynağını bilmek için çalar gönül dergahını. Bilemezse çıldırır çünkü. Belki de Sait Faik bu duruma icabeten yazmasaydım, çıldıracaktım der… Sizce?
Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut; Yoksa aç kalırsın.
Arif Nihat Asya
Yazmak her haliyle bir durum halidir. İnsan kendini sözcüklerde, kitaplarda bulur belki de ondandır okuma isteği. Bu dünyadan kaçma, ayrılma, tıpkı müzikler ve kulaklık ikilisi gibi. Yola çıkmak ya da yolun sonuna iyi ya da kötü varmak önemli değildir. Önemli olan o yolda olmaktır tüm gerçekliğinle. Aslolan uzayın boşluğundaki harfler misali onların yarattığı bir dünyadır. Eduardo Galeonu durumu şöyle özetler:
” Kitaplar beni yazıyor, ben onlar için yazıyorum. Sözcükler içimdeki kapının çalınma vaktine kadar yavaş yavaş, uysalca büyüyorlar. Duraklarımın kapısını çalıyorlar, ellerimin kapısını çalıyorlar. Tık tık tık, dışarı çıkmak istiyorlar, daha fazla şeye ulaşmak istiyorlar.”
Kağıda dokunan kalem, kibritten daha fazla yangın çıkarır.
Malcolm S.Forbes
Neden zamanın bölündüğü bir dünyada yazmak isteriz ?
Belki de içimizdeki ben’e söz geçiremediğimiz için…
Derdimize kadar mı yazarız yoksa gerçekten yazma isteği için mi? Duygu ve düşüncelerimizi ifade etmenin birçok yolu vardır. Kimi gider müziklere sarılır, kimi kitaplara, kimi de böyle yazar işte. Yazana da yazar deriz kendi dilimizde. Aslında kendi hikayesini yazar kendince.
Etrafa bakıyorum da şu zamanlarda önüne gelen yazar olup çıkıyor meydana. Ama nitelikli, gerçekten uğraşanlar için ise durum biraz farklı ve zorlayıcı oluyor. Emek olmadan yemek olmaz misali. Yani kimi daha kolay elde ediyor ama çabuk düşüyor kimi de zorlu bir yolculukta ilerlerken ya şehit oluyor ya da vefat ediyor. Elde kalan ne ? Elde kalan sadece birkaç dize oluyor. Hoş, bunun yazana pek bir faydası dokunmasa da öldükten sonra iyi anılıyor. Peki sustuğumuz kadar mı varız hayatta? Yani insan sustukları dizeleri mi karalar deftere?
[zombify_post]
0 Yorum