Yaşayan Bir Organizma, Teknoloji
Teknolojinin verdiği zararlar, gelecekte vereceği birçok faydanın kapısını aralamaktadır.
‘Omzumda Bir Didar (Bölüm VII)’ adlı yazım için tıklayın…
Diğer ’Teknoloji’ içeriklerine ulaşmak için tıklayın…
Teknolojik inovasyonu ve bu konuda açığa çıkan yarar ve zararları, bunların topluma ve gelişime olan etkileri birçok konu başlığı altında incelenebilir. Her yeni iletişim teknolojisi; yeni bir toplumsal yaşam, ekonomik düzen ve yeni bir birey profili yaratır. Teknoloji, insanlığın gereklerine uygun yardımcı alet ve araçların yapılması ya da üretilmesi için gerekli bilgi ve yetenektir. Teknoloji ayrıca, bir sanayi dalıyla ilgili üretim yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgidir. Bu tanımdan yola çıkacak olursak; teknolojinin kişideki varlık anlayışını açığa çıkarma konusunda birçok ikilem yarattığı görülür. Bu ikilemin çözülebilmesi için bir araç gereklidir ve bu araç Heidegger’in Varlık ve Zaman isimli eserinde kullanmış olduğu, ‘dasein’ kelimesidir. ‘Dasein’ olarak kavramsallaştırdığı biricik varlık, var olmayı kendi varlığında ortaya koyma, betimleme ve güç olanağına sahiptir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellik, varlığı sorgulayabilmesidir. Dolayısıyla insan, tüm var olanlardan ayrı bir konuma yerleştirilir, bu da ‘dasein’dir.
Bu mesele göz önünde bulundurulduğu zaman, maddi olmayan emeklerin insanlara ve teknolojiye hâkim olma mecburiyetini ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kültürel tahakkümü açığa çıkarır. Dolayısıyla teknolojik kapitalizm olgusu, bilgisayar ve/veya internetin, bilişim ve telekomünikasyonun su değirmeni ve buhar makinesinin yerini alarak büyümenin temel unsuru olmaya başlar. Heidegger; varlık arayışıyla gelişmeye başlamış olan teknolojinin, bulunduğumuz çağı, yine teknoloji aracılığıyla varlığın üstünü örten bir durumu açığa çıkardığını savunur. Çünkü modern çağ etkisinden önce insan; hakikati incelemek, keşfetmek ve açığa çıkarmakla ilgilenirken, teknolojinin gelişimiyle buna ara vermiş, varlığını çabucak halledilen birtakım eğlencelere yahut teknolojinin getirilerine odaklanarak unutmuştur.

Modern çağda teknolojiyle ilgili yaygın olan iki tane tanım vardır. Bunlar; teknoloji amaçlar için araçtır ve teknoloji bir insan etkinliğidir. ‘Her teknolojik edim, insan etkinliğinin ortaya çıkardığı araçlar sunar’ tanımı, yetersiz kalmaktadır. Çünkü tanım içinde geçen ‘insan yapımı’ ve ‘araç’ kelimeleri birbirleri olmadan zaten düşünülemezler, eksik kalırlar. Heidegger, ‘teknoloji nedir’ sorusu yerine ‘teknolojinin özü nedir’ sorusunu sormayı tercih eder. Buradaki amacı; tekniğin özünü kavramaktır. Heidegger’e göre ise bu öz, nedenselliktir.
Elde ettiğimiz bilgiler neticesinde, teknolojinin varlığı sorgulamayla ilgili birtakım fayda ve zararlarının olduğunu ve bunun tüm insanlığı ilgilendiren bazı etkiler yarattığını söyleyebiliriz. Özellikle iletişim teknolojileri bağlamında, teknolojinin birçok yararı olduğu aşikardır. İnsan sesinin ulaşamayacağı birçok bölgeyle mesafe kat etmeden iletişim kurulabilmesi, bilginin standart hale gelmesini sağlamıştır. Yine teknolojik gelişmeler sayesinde kaydedilen, depolanan ve geri çağırılan bilginin hacmi artmıştır. Bu konudaki yanlış anlama ve farklı yorumlamaların önü kesilmiş, insanlık akademik bir bütün olarak evrensel ve modern bir düzeye yükselmiştir. Kültür aktarımı kolaylaşmış, insanların kültür ve enformasyon kaynakları artmış, bunun sonucunda giriş bölümünde de belirtildiği gibi, varlık konusundaki çağrışımlar artış göstermiş, cevabı bulunamayan birçok meselenin felsefesi oluşturulmuş ve bu yolla insanlar post modern yaşamı kabul edilebilir kılmıştır. Sözleşme, kontrat, yasa gibi, davranışların belirlendiği, sorumlulukların ve yetkilerin kesin sınırlar içine alındığı bir toplumsal model yaratılmıştır.
Habernas’ın, Avrupa’nın modernleşmesi olarak kabul ettiği matbaa ile kamusal alan kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kamusal alan, önemli şehirlerde üniversitelerin ortaya çıkmasına, başta edebiyat olmak üzere hukuk ve din alanları dışında da yeni tartışma konularına zemin hazırlanmasına sebep olmuştur. Uzak mesafe iletişimini etkin bir biçimde sağlayan telgraf ağı, kullanımı açısından 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren üretimin, siyasal alanın ve iletişim alanının örgütlenmesinin yeni biçimleriyle kurduğu karmaşık bağlantılar nedeniyle son derece önemlidir. Tüm bunlar, teknolojinin insanı geliştirmiş bir kaynak olduğu sonucunu açığa çıkarır. Yani göz önünde bulundurulmuş olan bu konular, teknolojinin yararlı olduğunu gösterir.

Teknoloji, insanların ilk keşiflerini yapmasından, mağara duvarlarına resim çizmesine kadar incelenebilecek olan geniş bir kavramdır. Sonradan ortaya çıkmış bir şey değildir, Bilimden önceki teknoloji, keşfe dayanır. Dolayısıyla birçok yararı olan bu kavramın, özellikle modern çağda yararı olduğu kadar zararları da mevcuttur. Matbaanın açığa çıkmasıyla bilginin kopyalama maliyeti artmış ve bu durum bilginin merkezileşmesine ve erişimin sınırlı kalmasına neden olmuştur. Teknolojiyi kullanabilen ayrıcalıklı sınıflar bu şekilde açığa çıkmıştır. Bilgi, elit sınıfın himayesine geçmiş ve bu durum proleter düzenin artış göstermesine neden olmuştur. Özellikle, 1960 ve 1970’lerde soğuk savaşın teknolojik rekabet olarak yaşanması sonucunda ortaya çıkan gelişmeler, üretimin teknolojik temelini değiştirmiş, küresel üretim örgütlenmelerinin oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu durum, tek tipleşmenin artmasına ve teknolojinin yarar ve zarar bağlamında tekrar ikileme girmesine neden olmuştur.
Tüm bunları göz önünde bulunduracak olursak; insanlığın gelişim ihtiyacı inovasyon kavramına evirilmiş, bu ihtiyacın tamamlayıcı, insanlığa tamamıyla uyumlu ve tüketim arzusunun basite indirgenmiş bir sürece dönüşmesi; farkındalık kavramı dışında olmak üzere oluşmuştur. İnsanın varlığı açığa çıktığı anda dünyaya adapte süreci mecburi olarak hızlanmıştır. Teknolojinin yarar ve zararları bağlamında konuya Heidegger’in ‘dasein’ kavramıyla başlamış olmamın sebebi, teknolojinin varlığı çözümlemeyle ilgili bir kavram olduğuna inanmamdan kaynaklıdır. Zira, tüm teknolojik gelişmeler, dünyanın düzenini değiştirmiş, çağ atlatıp çağ kapatmış, savaşlara, barışlara ve dünyayı kavramaya yönelik bilimsel ve kültürel çağrışımlara sebep olmuştur. Bu bağlamda, döneminde gelişmiş olan teknolojinin geleceği olumlu ya da olumsuz yönde değiştireceği kesindir. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı’ndaki teknolojik zaferler birçok insanın ölümüne, hatta dünyanın atmosferine bile zarar vermiş olsa da günümüzde kullandığımız çoğu teknolojik araç ve gereçler, bu tür teknoloji savaşları sayesinde oluşmuş, hız kazanmıştır. Dolayısıyla, konunun başından itibaren bahsettiğim ikilem, aslında teknolojinin olumlu ya da olumsuz anlamda değerlendirilemeyecek bir kavram olduğu gerçeğiydi. Çünkü teknolojinin verdiği zararlar, aslında gelecekte vereceği birçok faydanın kapısını aralamaktadır. Tam tersini düşünecek olursak, ilk başta yararlı olan bir teknoloji, dünyanın ekosistemini altüst edecek sonuçlar doğurabilir.

Sonuç olarak, teknolojinin, varlığı sorgulamakla ilgili bir kavram olduğunu verdiğim örneklerle belirginleştirmeye çalıştım. Platon’un Devlet’ini, Thomas More’un Ütopya’sını ve Karl Marx’ın Das Kapital’ini teknolojik gelişimin açığa çıkardığı devlet ihtiyaçları doğrultusunda oluşmuş olan ütopyalar olarak düşünebiliriz. Burada anlatmak istediğim mesele, teknolojinin devlet düzenlerini değiştirebilme kabiliyeti olan felsefi ihtiyaçları açığa çıkaracak kadar büyük bir mesele olduğu ve bu kavramın tüm tarih boyunca global olan en büyük terim olduğuna olan inancım sonsuzdur.
Tüm bunların sonucunda şunları söylemek istiyorum; teknoloji hem yararlı hem de zararlıdır ve bu yarar ve zararlar birbirini doğuran ikilemleri yaratır. Teknoloji, varlığı sorgulamayla ilgili olan mecburi bir düzenektir. Herkesin hayatına bir şekilde nüksetme kabiliyeti olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Teknoloji, tıpkı devletler gibi yaşayan bir organizmaya benzer, hatta onları oluşturur ve neredeyse insanlığı ilgilendiren tüm konular üzerinde bir etki yaratabilir.
0 Yorum