Yaratıcı drama eğitmenlik eğitimimi alırken bir dersimizde hocamız üstüne basa basa “Size, drama nedir, diye soracaklar ve cevap verirken zorlanacaksınız.” demişti. En basit şekilde yaratıcı drama için “yaşamın provası” diyebileceğimizi vurgulamış, tecrübesiyle avuçlarımıza bu zorlu yolda hakkıyla mücadele edebilmemiz için kurtarıcı bir cevher bırakmıştı. Fakat o an nereden bilebilirdik ki bu yalnızca bir başlık; altını doldurmak bize düşecek?
O derse kadar bu soruyla karşılaştığımda henüz eğitimimin tamamlanmamış olmasına sığınıyor ve bir şekilde paçayı kurtarıyordum. Eğitimi alırken neler yaptığımızı, neden yaptığımızı ya da bazı teknikleri anlatıyordum. Sanırım daha çok hislerimden, neden böyle sevdiğimden, bana nasıl iyi geldiğinden bahsediyordum ve anlaşılmamak beni yormuyordu. Fakat o dersten sonra işler tabii ki değişti. Artık anlaşılmak ve akademik bilgi paylaşabilmek önemliydi. İlginçtir, bu sorunun sorulma tarzları da değişti.
Yaratıcı dramanın ne olduğunu bilmediğinizi ya da hiçbir drama atölyesine katılmadığınızı varsayarak size soruyorum: Nedir yaratıcı drama? Lütfen cevaplayın. Var mı bir cevabınız? Peki, serbest çağrışım yapalım; ne geliyor aklınıza? Muhtemelen aklınıza ilk gelen birçok insan gibi sizin de tiyatrodur, dramdır. Doğru mu? Eğer doğruysa cevap tabii ki yanlış ve bu konuya biraz sonra ışık tutmaya gayret edeceğim ama önce yazımın başlığına sebep olan bir anımı paylaşmak isterim.
Bir sabah geçici olarak çalıştığım iş yerinde, iş arkadaşlarımla güne başlarken bir taraftan sohbet ediyorduk. Gündemimde drama kursum olduğu için ve drama eğitmenliğini meslek edinmeye çabaladığım için dilimde de bu konu vardı. Konu hakkında iyi kötü, uzaktan yakından en ufak bilgi sahibi olmayan iş arkadaşım “Neymiş bu drama ya, ne yapıyorsunuz, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur falan dinleyip birlikte ağlıyor musunuz, tiyatro mu çeviriyorsunuz?” demekle yetinmeyip kahkahalarla gülmüştü.
Takdir edersiniz ki bu benim için büyük bir hayal kırıklığıydı! Çoğu insanın bilmediği, meslek edinirsem “tiyatrocular gibi” aç kalacağımı söylediği, hayatta fazla “dram”a yer olmadığından dem vurduğu bir alanda kendimi geliştirmeye çalışıyordum.
Peki, sizce bunlar benim için engel miydi? Elbette hayır! Hayal kırıklığı yaşadığım konu, aslında benim önemini ve güzelliğini iliklerime kadar hissettiğim alan hakkında bilgi sahibi olmayan insanların hoş olmayan şakalar yapabiliyor olmasıydı. İşte o an karar verdim, hocalarım gibi ben de kendimi adayıp bu alana ışık tutmalıydım elimden geldiğince.
“Acıklı” bir şey olduğunu zannedenleri bir tarafa bırakıp bir de yaratıcı dramayı “eğlenceden ve komediden ibaret” zannedenlerden bahsedelim.
Boy boy afişler görüyoruz: “Drama ve Tiyatro Kursu Başlıyor!” Bu ilanları görünce ebeveynlerin içine su serpiliyor. Bir şekilde, bir sebepten güven duygukları kurslara çocuklarını gönderiyorlar ve eğer çocukları o ortamda eğlenip kahkahalara boğuluyorlarsa içleri rahat olmaya devam ediyor. Fakat ne yazık ki Yaratıcı Drama Lideri/Eğitmeni olup olmadıklarını sorgulamayı ihmal ediyorlar öğretmenlerinin. “Tiyatrocu” veya “eğlenceli biri” olmak yeterli görülüyor. Üzgünüm ama sadece tiyatral beceriyi, rol oynama becerisini geliştirmek, doğaçlamalar yapmak “drama yapmak” demek değil! Bununla beraber duygular ön planda olsa da komiklik ve gülmek bu alanın tek başına kazanımı değil. Yaratıcı dramada eğlenmeyi önemle gözetiriz; çünkü keyif almadan farkındalık kazanmak pek mümkün değildir. Ancak hedefimiz yaşam becerileri doğrultusunda düşünsel süreçlerdir en nihayetinde. Oyun temelli bir alan olduğundan eğlence kaçınılmaz hale zaten gelir.
Sanırım artık bu yaratıcı drama neymiş, ne değilmiş anlatmaya çalışma zamanı.
Özetle yaşamın provasıdır, demiştik yaratıcı drama için. Şöyle ki: Öncelikle bir drama atölyesinde/dersinde bir amacı, düşünceyi doğaçlama, rol oynama veya diğer tekniklerden yararlanarak canlandrırken sahip olduğumuz ya da gözlemlediğimiz yaşam deneyimlerini yansıtırız. Dolayısıyla “ben olsaydım ya da böyle bir durumla karşılaşsaydım” düşünceleri gerçekçi şekilde hakim olur. Böylece durum veya olaya bir dış göz olarak bakabilir, olan biteni yeniden yorumlayıp gözden geçirebiliriz. Atölyeden çıkıldığında mutlaka bir farkındalık, bir düşünsel süreç başlar.
Hemen her yaş grubuyla her mekanda uygulanabilir yaratıcı drama. Eğitmenin iyi hazırlanmış olduğu atölye planı (sadece eğitmenin yönlendirebilme amacıyla kullanacağı) dışında zorunlu bir donanım, araç-gereç veya metin ihtiyacı yoktur. Metne dayalı olmaması onu tiyatrodan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Ayırıcı özelliklerinden bir diğeri ise seyircisinin olmamasıdır. Drama atölyesinde bulunan herkes katılımcıdır ve bir “yıldız oyuncu” veya “yetenek” arayışı söz konusu dahi değildir. Ancak yaratıcı drama diğer disiplinlerden de olduğu gibi tiyatrodan da çokça yararlanır. Bu noktada Cook’un tanımını paylaşabilirim: “Yaratıcı drama, katılımcıların hayal etmelerini sağlamak ve deneyimlerini göstermek için bir eğitmen tarafından yönlendirilen, ön hazırlık süreci olmayan, doğaçlamaya dayalı, göstermeci olmayan ve süreç odaklı bir drama formudur. Yaratıcı drama çocukların doğal dünyasını, yaratıcı oyunlarını merkeze alır; tiyatro tekniklerini kullanarak geliştirir.” Hemen ardından Way’in tanımı kavramayı kolaylaştıracaktır: “Tiyatro daha çok oyuncular ve seyirci arasındaki iletişimle ilgiliyken drama daha çok katılımcıların deneyimleri ile ilgilidir.”
Birçok grup etkinliğinde olduğu gibi yaratıcı drama atölyelerinde de iletişim ve iş birliği, iş bölümü becerileri kendiliğinden gelişebilir. Fakat yaratıcı dramada kullanılan teknikler problem çözme, pratik şekilde organize olabilme, durum veya olaylar karşısında takındığımız tavır ve hissettiğimiz duyguları anlayıp yönetebilme, kendini ve çevreyi gözlemleyip tanıyabilme gibi becerileri doğal yolla, estetik biçimde geliştirmeye destek verir. Sanatsal bir yönü vardır ve hayata renk katmanın yollarını zihnimize yavaş yavaş işler. Düşünce biçimimizde olumlu değişimlere yol açar. Bilgi ve becerilerimizi kefedip ilgi alanlarımızı belirlememize hatta ilgi alanlarımızı uygun yerlerde kullanıp durumu zenginleştirebilmemize imkan verir. Adı üstünde; yaratıcılığımızı artırır, hayal gücümüzü güçlendirir. Bir çocuk masalının sonunu yeniden yorumlayıp doğaçlamak emin olun ter attıran profesyonel bir iş toplantısında çıkış noktası bulduracak hayat kurtarıcı bir beceri kazandırır.
Drama, içinde eylem olan etkinliklerdir. Bir drama atölyesinde birbirini tamamlayıcı nitelikte ve atlanmaması gereken belli aşamalar vardır. Bu aşamaların ilkinde fiziksel aktiviteler özellikle yer alır ki zihin de bedenle birlikte harekete geçip kişiyi bütünüyle o ortama odaklasın. Ardından veya eş zamanlı olarak oyunlar gelir. Çocuk-yetişkin fark etmeksizin oyun, yaşam ve enerji kaynağımızdır. Yaratıcı drama için olmazsa olmaz çıkış noktasıdır.
Süreç canlandırma aşamasıyla devam eder; bizi düşünmeye, plan yapmaya ve kurgulamaya götürür. Bu noktada estetik algımız da devreye girer. Bir düzen içinde duygulara hitap etmeye başlarız. Etkileyici ve merak uyandırıcı, kurgu çerçevesinde gerçekçi canlandırmalarla göstermek istediğimiz şeye nokta atışı yaparak dikkat çekmeyi başarmaya çabalarken zaman yönetimini de içselleştiririz. Son olarak, oluşum ve değerlendirme aşamalarında yukarıda saydığımız tüm kazanımların yanında, özel olarak o atölye için belirlenen konu doğrultusunda amaca ulaşılıp ulaşılmadığını ortaya koyup yorumlayabilmek için sözlü, yazılı, müzikli, danslı, resimli belki de sessiz çıktılar sağlanır.
Hakkında söylenebilecek daha çok şey olsa da genel hatlarıyla yaratıcı drama işte böyle bir şeydir. Yani bir yaratıcı drama atölyesi veya dersinde ne göz yaşlarına boğuluyoruz ne de sürekli kahkahalar atıyoruz; yeri geldikçe ikisini de yapıp hayatın tam da kendisini yaşayıp yansıtıyoruz. Tiyatral becerilerimiz zorunlu olmamakla birlikte kişiye göre değişse de gelişebildiği gibi asıl amacımız olan yaşam becerilerimizi güçlendirmenin estetik yollarını arıyoruz.
0 Yorum