Yalnızlık… Kimseye ihtiyaç duymadan içimizde beslediğimiz, duyguların en onurlu hali… İnsana tek başına kaldığında neler yapabileceğini gösteren ve tecrübe edinildiğinde hayatın bu duygunun gerçeklerinden ibaret olduğunu öğreten, kimine göre mutluluk verici kimine göre ise hastalıklı bir duygu…
Bu duygunun diğer duygulardan farkı çaresizliği simgelemesidir. Kimseden bir beklenti olmaksızın insanın kendi kabuğuna çekilmesinin adıdır. Kimisi tattıktan sonra ona hayatındaki başköşeyi verir, kimisi ise kendiyle olan kavgasına bu duygu ile başlar. Yalnızlık ile mutlu olan insanlar hayattaki tüm zorluklara göğüs gerebilir. İnsana ihtiyaç duymayan bir insan fani zamanın en güçlüsüdür. Ona kimse boyun eğdiremez.
İnsan en çok sevilmek istediğinde yenilir. Bu yenilginin başkahramanı da beklentilerdir. Beklenti her daim mutsuzluk doğurur. İnsan, karşısındakinin kendisinden bir beklentisi olduğunu fark ettiğinde bunu karşılamak yerine onu mutsuz etmek için adeta seferber olur. Bunun bir acımasızlık olduğunu er geç anlayacak olan insan ise çevresindekilere karşı duvar örer. Kabuğuna çekilir. İşte bu kısımda yalnızlık başlar. Bu duygu ilk başlarda kafa seslerine mağlup olur. İnsan durmadan kendisiyle konuşur, konuşur… Bu sesler önce kişiyi bunalıma sürükler fakat sonrasında insanın en yakın arkadaşı kendisi olur.
İnsanlarla mutlu olmak, anlaşmak kişinin kendisinin kendisiyle kalmasından daha zordur. Hayatta insanı insan kadar yoran ikinci bir unsur daha yoktur.
Yalnızlık duyguların körelmesidir aslında. Her insan duygularının en saf halini yaşadığı zamanlarda bu duygunun farkına varmaz. Hayatındakilerle paylaşım içine girer, konuşur, hisseder. Bunlardan beklediğini bulan insanlar yalnızlık denen acımasız mefhumun tadına bakmaz. İstediğini insanlarda bulmuştur çünkü. İçindeki saf duygulara karşılık bulamayan, çevresinden darbe üstüne darbe yiyen, taş olsa çatlar denilen durumlarda insanların bir taştan bile beter olduğunu gören insanlar, yalnızlığa dört elle sarılır ve bir daha asla bırakmak istemez.
Sadece tecrübe edip, ders çıkarıp yolumuza devam ettiğimiz bir his değildir bu. İnsan çoğu zaman insanlar içinde de yalnızdır. Belki hiç farkına varılmaz bu durumun belki de kabullenilmesi güç olduğu için insan bu durumu kendisine itiraf edemez ama yalnızlık kişinin insanlar içinde tek başına kalışıyla da ortaya çıkabilir. Bu durum insanın kendi başına karar verip yalnız kalmasından da daha ağırdır. Çünkü iç arayışını ve kendini tamamlayamamış olan kişi, dalından düşen bir yaprak gibi oradan oraya savrulur gider. Bu savruluş bir duruşsuzluktan ibarettir. Oysaki insan, ağaçta bir yaprak olup düşme korkusu yaşayacağına kendisi bir ağaç olabilse, nasıl ki bir ağaç köklerini en derinlere kadar salıp hayata tutunabiliyorsa insan da hayata öyle tutunabilir.
Bu yüzden korkulması gereken bir şey varsa o da tamamlanamamış bir benliktir. Yalnızlık, insanın kendisini bildiği, kişisel menkıbesini tamamladığı bir cesaret olgusudur. Onurlu bir duruştur. Tek başına güçlü olmaktır. Acizce beklentiye girmemektir. İnsanların sahteliğinden sıyrılıştır. Bu sebeplerden ötürü duygular içinde övülmesi gereken en güzel duygu, yalnızlıktır…
Yаlnızlık, hаyаtа güzеllik kаtаr. Gün bаtımınа аyrı bir kızıllık, gеcеyе fаrklı bir koku vеrir. -Hеnry Rollins
0 Yorum