30 Ekim 2020…
Tüm Türkiye olarak büyük bir acı yaşadık. İzmir depremi.
Günlerce tartışıldı ve konuşuldu. Deprem öncesi yapılan uyarılar, hayatını kaybedenler, yapılan destekler ve mucizevi şekilde hayatta kalanlar…
Enkazdan 65 saat sonra çıkarılan 3 yaşındaki Elif Perinçek ve 91 saat sonra çıkarılan 3 yaşındaki Ayda Gezgin. Şüphesiz, depremin en çok konuşulan isimleri/çocuklarıydı onlar.
Türkiye’ye umut oldular, sevinç gözyaşına boğdular. Peki şimdi neredeler?
Yakınlarının yanındalar. Peki biz neredeyiz?
O çocukların kurtulmaları sonucu ”artık umutsuz olmayacağım” diyen insanlar. ”Artık umut var” diyenler nerede? Her şeyden önce, o çocuklara sahip çıkacağız diyen ”sosyal medya kahramanları” nerede?
İşte biz buymuşuz! Sosyal medyadan sahip çıkar olmuşuz umutlarımıza, yarınlarımıza…
O çocukların kurtulmalarını, direnen küçük bedenlerinin dirençlerini, kişisel duygularımıza alet eder olmuşuz.
Biz neredeyiz? Elif’in ve Aydan’ın durumu hakkında hangimiz sosyal medyadan çağrı yapıyoruz. Yapmıyoruz!
Çünkü samimi değiliz, kendimize dahi samimi değiliz. O çocukların kurtulmalarından umut sahibi olmamışız meğerki. Anlık yaşamışız o güzel duyguları, döktüğümüz o gözyaşlarını. Elif ve Ayda büyüyecekler. Gün gelecek belki bir kez daha duyayacağız o isimleri. Türkiye için güzel işler yapacaklar belki de, toplumsal anlamda duyarlılık yaratacaklar.
Geriye dönüp baktığımızda ”bu çocuklar bir zamanlar bize umut olmuşlardı” diyeceğiz. Peki şu an neredeyiz? Yaşadığımız sıkıntılar dert mi?
İlk önce kendimize inanalım, duygularımız samimi olsun. O küçük bedenlerin dirençleri bizlere ders olsun!
O çocuklara sahip çıkmak içinde elimizden geleni yapalım. Elif’in ve Aydan’ın bizlere aşıladığı umudu büyütelim. Geçmişte kalmasın o güzel anlar, unutmayalım, hatırlayalım. Geleceğimizi örsün yaşadığımız umutlar…
0 Yorum