Tam Ortasında – #555kelimelikhikayeler

"Denizi köpürten vapurlar kalksın usulca ve birileri dünden kalan simitleri martılara atsın. Sen de boş durma! Git Teoman dinle! "11 dakika


Tam Ortasında – #555kelimelikhikayeler

“Denizi köpürten vapurlar kalksın usulca ve birileri dünden kalan simitleri martılara atsın. Sen de boş durma! Git Teoman dinle! ”


‘Gizli Yüz – Film İncelemesi – Rüyalarda saat kaçtır?’ adlı yazım için tıklayın…

Diğer ‘Edebiyat‘ içeriklerine ulaşmak için tıklayın…


Yeğni karantina gününün tam ortasıydı. Kasım ayı olmasına karşın lokum misali bir hava vardı. Öğle güneşi biraz terletiyordu. 

Denizi karşıma aldım ve hafif nemli olan banka oturdum. Sanki sürekli sahil kenarında oturuyor gibi hissediyordum. Önümdeki iskeleden kalkıp duran vapurlar da öyleydi. Sanki sürekli karşıya geçiyor gibilerdi. 

Bazı sabahlara zorla kalktığım anlar oluyor. Aslında birçoğu öyle… Anlatacak meselesi olmayan insanların tam ortasında uyanıyorum. Biliyor musun çoğu vakit tam olarak uyanmıyorum. Uyanmış gibi yapıyorum ya da hiçbir zaman uyumuyorum. 

Karmaşık bir kaos varmış gibi geliyor bazen. Mesela diyorum. Mesela nerede bu kaos? İçimde mi? Apartmanın dış kapısını açtığımda mı başlıyor? Yoksa ne zaman sahil kenarında otursam beynimin sinapsları bu düzensizlik için halaya mı duruyor? Alay ettikleri belli… Bir kemençeleri eksik… 

Denizden gelen her tuzlu meltem hançer gibi yüreğime saplanıyor. Bazen diyorum. Bazen çok dramatik anların tam ortasında uyanırmış gibi oluyorum. Hislerim bedenimi terk etmiş mesela. Mesela karaciğerim iflas etmiş ama hiç oralı olmamış. Beynim bir ara durmuş. Sonra canı sıkılmış. Akciğerlerim mentollü sigara istemiş ama bulamamış. Kalbim… Kalbim söze girmeden repliğini unutmuş da sonrasında utanmış ve sahneden inmiş. Ah diyorum içimden. Çok düşünme manyak olursun! 

Kurgulama diyorum. Birkaç kelime daha ekliyorum kendime. Kurgulama, kurcalama, elleşme bebeğim… Öyle kalsın. Bırak insanlar sahilde yürüsün… Denizi köpürten vapurlar kalksın usulca ve birileri dünden kalan simitleri martılara atsın. Sen de boş durma! Git Teoman dinle! 

Bakarsın kurtlar sofrasında gaza gelirim ve önündeki kuru ekmeğe tamah etmeyi bırakırım. Şükrederek kavga ederim belki… Belki karşımdaki kalantor keltoşa tokat atarım. Has*iktir lan! Derim. Paylaşmayı öğreneceksiniz! Diye bağırırım onlara.

Muhtemelen sözümü bitiremeden beni geri oturttururlar. Bilemiyorum belki de asla duymazlar. 

Her iki ihtimal de pek s*kimde değil… 

Keza bu hava cidden çok güzel… İstanbul’un kasvetli grisinden kaçmışım ve gökyüzü olabildiğine mavi. Bulutsuz bir gökyüzünü özlemişim.

Tam burada sözlerimi geri almıyorum. Sonuna kadar arkasındayım. Belki de her nefes alışım bayramdı ve Nejat abi çok haklı biriydi… 

Dağınık kafamı toparlamak için uyuşuk bir şarkı açtım. Kısık zillerle ve trampetlerle başlayan parçaya bükülerek eşlik eden elektro gitara odaklandım. Sıradan bir blues şarkısıydı. Hey woman! Diye söze giren bir zenci gırtlağı şarkıya başladı. Baskın süren trampetler, yerini aksak ritimlere bıraktı ve gitar olabildiğince hoştu. 

Muhteşem bir solonun tam ortasında kendimden geçtim ve akorların arasında kayboldum. Günümüz dünyasına ayak uydurmam için bir buçuk dakika bana yetti. 

Şarkı bitince gözlerimi açtım ve kayalıkların orda durup fotoğraf çekilen elemanlara baktım. Manzaraya bakmadıklarına yemin edebilirdim. Öylece durup denize arkalarına aldılar ve sıradan pozlarla birer birer yer değiştirip fotoğraf çekildiler. 

Belki dedim içimden belki de askere gelmişlerdir. Belki hiç deniz görmemişlerdir. Neden hemen yargılar gibi bakıyorsun ki? 

Sonra elemanlardan biri Arapça konuştu. Diğeri gülümsedi falan… Şöyle bir kulak kabarttım ama bir s*kim anlamadım. 

Benim Arapça bilgim Kunut dualarından öteye geçememişti. Küçükken yazları Kuran kursuna giderdim ama tam okumaya geçecekken sezon biterdi. Sonra bu döngü birkaç yaz devam etti ve büyüyünce öyle kaldı. Ama ne zaman camiye gitsem bunun uktesini yaşarım. Cuma namazında farzdan öteyi kılmadan çıkarım mesela. Orda Kunut dualarını da okuyamıyorsun. Hem o kubbeden sarkan avizeden de korkardım. Ya düşerse diye. Nerden nereye geldik yine… 

Bazen kendimi çok dağınık cümlelerin tam ortasında buluyorum. Süreklilik arz eden bir orta da kıvranıyorum. Orta asyadan göçmüşüm mesela. Mesela oradan kalkıp orta doğuya gelmişim.

Kokuşmuş düşüncelerimin tam ortasındayken müsaade istedim ve kalktım. Keza vapur iskeleye yanaşmıştı. İnsanlar birer ikişer iniyordu. 

Onca kalabalığın tam ortasından, ışıldayarak bana doğru geliyordu. Sonra sarıldı. Kollarının tam ortasında huzurlu bir nefes aldım.


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

Melih Yüksel<span class="bp-verified-badge"></span>

Bir Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about personality
Trivia quiz
Series of questions with right ve wrong answers that intends to check knowledge
Story
Formatted Text with Embeds ve Visuals
Video
Youtube ve Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF