SOSYAL MEDYA VE GERÇEKLİK İLİŞKİSİ

10 dakika


Günümüzde sosyal medya popüler kültürün mihenk taşlarından biri haline geldi. Özellikle pandemi dönemi ile birlikte teknolojiye ayırdığımız zaman dilimi arttı. Sadece kişisel olarak tercih ettiğimiz aktiviteler için değil birtakım sorumluluklar ve ihtiyaçlar (online ders/iş, alışveriş, kişisel görüşmeler vs.) için de sanal ağlardan çokça faydalanır olduk. Başlarda, hele ki bol koşuşturmalı bir hayatınız varsa, bu es dönemi size iyi gelmiş olabilir fakat sonraları gerek boş zamanın artmış olması gerek sürekli olarak uyarana maruz kalıyor olmak sosyal medya ile olan ilişkimizi değiştirdi. Bu durumun olumlu yanlarını da inkâr etmemekle birlikte bu metinde sosyal medyanın hayatımız üzerinde yarattığı olumsuzluklardan bahsediyor olacağım.

Gün içerisinde üçüncü parti uygulamaların ara yüzlerinde pek çok insan profili görüyoruz. Bu profillerde kişinin fiziki durumu, yaşam alanı, ruhsal dünyası vs. gibi bilgilere belirli oranlarda ulaşabiliyoruz. Son zamanlarda özellikle cerrahi alanlardaki gelişim ile estetik işlemler geçmişe nispeten daha ulaşılabilir hale geldi. Genel olarak üçgen çeneler, dolgu-botoks, burun estetiği vb. işlemli ve kusursuz yüzleri akışta görüyoruz. Yanlış anlaşılmamak adına şunu belirtmek istiyorum, insan olarak tabiatımız gereği güzel olana eğilimliyiz. Güzel olanı görmek ve güzellikler üzerinde durmak istiyoruz fakat bu kusursuzluk vurgusunun bir noktadan sonra gerçeklik algısında bazı çarpıklıklara sebep olduğunu gözlemleyebiliriz. Örneğin doğal olana özlem veya tam tersi olarak doğala antipati duyma (sürekli estetik görünüş arama, doğalı yetersiz bulmak) gibi birtakım algısal karışıklıklar oluşabilir. Yine sosyal medya kullanımının kişilerin hayatları üzerinden sağladıkları tatmini düşürdüğü tezi üzerine yapılan araştırmalar da mevcut. Siz de gün içerisinde ister istemez hayatınızı gördüklerinizle karşılaştırıyorsanız ve zaman zaman bir şeyleri eksik yaptığınız hissine kapılıyorsanız bilin ki yalnız değilsiniz. Sosyal medya aynı zamanda bize bir illüzyon alanı da sağlıyor. Mutsuzken mutlu gibi, paranız varken yokmuş veya yokken varmış gibi, geçmişte bulunduğunuz bir yerde şu an bulunuyor gibi ya da hiç bulunmadığınız bir yerde bulunmuş gibi görünebilirsiniz. Özetle -mış gibi davranabildiğimiz bir mecraya sahip oluyoruz. Özellikle psikolojik olarak doldurulamayan boşluklar (öz sevgi-öz saygı düşüklüğü, maddi yetersizlik, başarısızlıklar…), görüntüsel olarak giderilerek doyum fikri yarattığı için sosyal medyaya bağımlılık eğilimini arttırıyor olabilir. Bildiğimiz gibi artık uygulamalar yapay zekâ üzerine kurulu algoritmalarla çalışıyor. Uygulama içinde yapılan aramalar, tıklamalar, vakit geçirdiğiniz görüntüler vb. toplamında kişiye has bir gönderi akışı oluşturuluyor. Bu sistem ilgi alanlarına ulaşmayı kolaylaştırsa da ilham alma ve yeni şeyler keşfetme konusunda insanı kısırlaştırıyor. Belirli stillere, markalara, hobilere, alanlara bir çeşit yönlendirme ve vurgu yapılıyor. Bir süre sonra sanki hep aynı insan tiplerini görüyormuşuz hissi uyandırıyor ve diğer insanların nerede olduğunu merak ediyorsunuz. Farklı şeyler görebilmek için ilgilenmiyorum butonlarına basmanız ve özellikle farklı şeyler aratarak algoritmayı baştan tasarlamanız gerekiyor maalesef. Hakkında hiç bilgi sahibi olmadığınız şeyleri ise tesadüfen göremeyeceğiniz için gerçek hayatta rastlaşana dek beklemelisiniz (Hiç duymadığımız bir kavramı merak edemez ve peşine düşemeyiz, önce karşılaşmalıyız). Herhangi bir uğraşa merak salacağınız zaman gerçekten bunu istiyor musunuz yoksa görüleni taklit mi etmek istiyoruz kuşkusu oluşuyor. Örneğin yogaya başlamaya karar verdiniz. Bunu gerçekten ruhsal bir gelişim için mi arzuluyorsunuz yoksa eğilip büküldüğünüz hoş fotoğraflara mı sahip olmak istiyorsunuz? Son zamanlarda kendinizi hoşlanmadığınızı sezdiğiniz bir kitabı okurken, kimsenin ilgisini çekmese de sizin ilginizi çeken bir yere gitmek varken herkesin tercih ettiği bir yere giderken, bir zamanlar nefret ettiğiniz bir kıyafeti giyerken buluyorsanız yönlendiriliyor olabilirsiniz.

Sonuç olarak sosyal medyanın üzerimizdeki gücünü fark etmeli ve gerekiyorsa kişisel önlemlerimizi almalıyız. Bu tutum zaman yönetimi ve irade gelişimimize de katkıda bulunacaktır. Unutmamalıyız ki teknoloji insan için tasarlandı, insan teknoloji için değil.


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

Bera Gür<span class="bp-unverified-badge"></span>

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about personality
Trivia quiz
Series of questions with right ve wrong answers that intends to check knowledge
Story
Formatted Text with Embeds ve Visuals
Video
Youtube ve Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF