Ülkemizde son 15 günde 16 kadın öldürüldü. Eşi, babası, erkek arkadaşı, akrabası, tanıdığı veya tanımadığı erkekler tarafından… Bir kadın hayattan koparıldığı zaman bütün hayalleri yarım kalıyor. Ailesi ve sevdikleri de onunla birlikte kopuyor hayattan. Ağır tramvalar kalıyor onlara. Her gün en az bir kadın cinayeti duyduğumuz için belki kulağımız alıştı artık bu söylemlere ama alışmamalıyız her defasında tepkimizi yüksek sesle ortaya koymalıyız ki başka insanların canı yanmasın. Peki kadın cinayetleri neden bu kadar arttı? Önlem almak mümkün mü? Sık sık gündeme getirdiğimiz İstanbul Sözleşmesi neden önemlidir?
Kadına Şiddetin Artması
Birleşmiş Milletler’in 1993 yılında kabul ettiği Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi Bildirgesinde; kadına yönelik şiddet “cinsiyete dayalı olarak gerçekleşen, kadınlarda, fiziksel, cinsel, psikolojik, herhangi bir zarar ve üzüntü sonucunu doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik özel veya kamu yaşamında gerçekleşebilen her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi olarak engellenmesidir” şeklinde tanımlanmaktadır (CEDAW: 1993). Kadına şiddet o kadar yaygınlaştı ki maalesef artık saçma sapan sebeplerle uygulanıyor. Yemek tuzsuz olduğu için öldürülen, kahvaltıya uyandırdığı için sıcak suyla haşlanan, mini etek giydiği için tekme ve yumruklu saldırıya uğrayan, boşanmak istediği için, evlilik teklifini kabul etmediği için vahşice katledilenler…
Tüm bunların temeli aslında aile yapısına dayanıyor çünkü eğitim ilk ailede başlıyor. Eğer çocuk büyüdüğü evde kadının değersiz olduğunu, şiddete uğradığını, erkeğin daha güçlü olduğunu görüyorsa, el üstünde büyütülüp ‘hayır’ cevabı hiç verilmemişse, ‘sen erkeksin yaparsın, senin elinin kiri’ gibi söylemleri sık sık duyarsa maalesef şiddet uygulamaya meyli çok yüksek olacaktır. Bu yüzden kız ve erkek çocuklarımızı eşit büyütmeli, her istediklerini elde edemeyeceklerini, ‘hayır’ cevabını aldığımızda insanların kararlarına saygı duymayı öğretmeliyiz. Kız çocuklarımıza her zaman yanlarında olduğumuzun güvencesini verip, aşağılık insanların tehtit ve şiddetine göz yummamasını sık sık dile getirmeliyiz. Şiddete maruz kalan kadınların bir çoğu eşinden ayrıldıktan sonra gidecek yeri olmadığı için sesini çıkaramıyor. Bu da şiddet uygulayan kişinin işine geliyor. Şiddetin bu kadar artmasının bir diğer sebebi ise yeterli cezaların verilmemesi ve etkin soruşturmaların yürütülmemesidir. Bu durum cinayete ve şiddete meyli olan insanları cesaretlendirip; “zaten fazla ceza almam bir yıl yatar çıkarım, senin de sonun Özgecan ve Şule Çet gibi olacak” gibi yüzsüz söylemlerle kadınları tehtit etmeye devam ediyorlar. Peki bunların önüne nasıl geçebiliriz?
İstanbul Sözleşmesi
İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da 45 ülkenin katılımıyla gerçekleşmiştir ancak onaylayan ve hayata geçiren ülke sayısı 34’tür. Sözleşme, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, mağdurların korunup, suçluların hak ettiği cezayı alması gerektiği politikasını hayata geçiren bağlayıcı bir anlaşmadır. Yapılan araştırmalara göre geçmişten günümüze kadar kadınlar her zaman ayrımcı bir ifadeye maruz bırakılmıştır. İstismar, tecavüz, ev içi şiddet, iş yerinde ayrımcılık, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, sözde namus davası, erken yaşta evlendirme gibi durumlarla toplumda ötekileştirilmişlerdir. Bunun yanı sıra cinsel kimlik, medeni hali, yaşı, engelinden dolayı da ayrımcılığa uğradıkları görülmüştür. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda kadınların erkeklere kıyasla daha fazla ayrımcılık ve şiddete maruz bırakıldıkları gözlemlenmiştir. Bunun neticesinde kadınlar için sığınma evleri kurulmuş ve destek birimleri açılmıştır. Ağırlıklı olarak şiddete uğrayan taraf kadınlar olduğu için onlara yönelik özel tedbirler alınması savunulmuş, erkekler için herhangi bir ayrımcılık söz konusu olmadığı belirtilmiştir.
Neden Önemlidir?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu raporlarına göre son 10 yılda toplam 2296 kadın katledilmiştir. Hepimizin kanayan yarası olan kadın cinayetleri için maalesef yeterli tedbir alınmamıştır. Bir çok cinayet aydınlatılmamış, üstü kapalı kalmış ya da katiller içimizi soğutacak cezalar dahi almamışlardır. Hatta bir çok kadının öldürülmeden önce defalarca polise, jandarmaya ya da herhangi ilgili bir kuruma başvurduğu ancak bir işlem yapılmadığı ve şiddet uygulayan kişiyle barıştırılıp, bir daha tekrarlanmaması temennisi ile evine gönderildiği ortaya çıkmıştır. İşte tam da bu noktada İstanbul Sözleşmesi devreye girmektedir.
İstanbul Sözleşmesi, kadına ve çocuğa karşı her türlü şiddeti ortadan kaldırma amacı gütmektedir (Bölüm 1, Madde 1, a.). Sözleşme, erkeklerin de mağdur olabileceğinin bilincinde olup ayrım yapmamaktadır. Ancak kadınlara yapılan ayrımcılığın alenen daha fazla olması kadınlar için daha fazla özel tedbir almaya sevk etmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’ ne göre devlet, kadınları güçlendirmek, haklarını gözetmek , yaşama hakkını yaygınlaştırmak, toplum içinde cinsiyet eşitliği ilkesini yaymak için politikalar yürütmeli ve halkı bilinçlendirecek eylemler yapmalıdır (Madde 8 f1.).Kadın örgütleri ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği içerisinde olup farkındalık çalışmaları yapmalıdır. Kolluk kuvvetleri, savcılar ve tüm yetkili kişiler gerekli tedbirleri almalıdır (Bölüm 4, madde 18). Eş, baba, abi, aynı ev içerisinde bulunan veya hiç aynı ortamda bulunmamış kişiler şiddeti kendilerine hak görmemeli ve mağdur kişiler bu faillerle tekrar aynı ortama gönderilmemelidir(Bölüm 1, madde 3, a.). Bu kişiler için caydırıcı cezalar uygulanmalı ve emsal kararlar verilmelidir. Telefon hatları oluşturulup mağdurun en kısa zamanda yetkili kişilere ulaşması sağlanmalıdır ( Madde 24). Bu durum içerisinde kimliği gizli tutulmalıdır. İhbar sonrası acil önlem alınıp mağdur kişi veya kişiler sığınma evine yerleştirilmelidir. Şiddete tanık olan çocuklar için psikolojik danışmanlık kurulmalıdır (Madde 20). Mağdur kişinin haklarını savunması için maddi, manevi ve hukuki destek verilmelidir (Madde 29).
İstanbul Sözleşmesi tam metni için tıklayınız.
Hakkında Bilinen Yanlışlar
Sözleşmenin amacı ve maddeleri açıkça ortada olmasına ve kolayca ulaşılabilir olmasına rağmen bazı kesimler sözleşmenin kadın erkek ayrımcılığını tetiklediğini hatta aile saadetini bozduğunu iddia etmişlerdir. Halbuki aile saadeti mağdurun korunması, her türlü desteğin verilmesiyle değil kadının ezilmesi, her türlü şiddete uğraması ve anlatacak kimsesi olmadığı zaman bozulur. İstismarın üstü kapatılmamalı, yapılan şiddete göz yumulmamalıdır.
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı yıllardır açıkça yapılan ayrımcılığın önüne geçmeyi hedeflemiştir. Kadının üstünlüğünü savunup erkeği aşağılayan, özellikle de aile saadetini bozmaya sebep olan hiçbir maddesi yoktur.
Kaynakça :
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_S%C3%B6zle%C5%9Fmesi
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/267920
Fotoğraflar : https://instagram.com/kadincinayetlerinidurduracagiz?igshid=pe9wxm1nrtch
0 Yorum