Şiddetin Anatomisi

Şiddet nedir? 

Şiddetin gerçekten ne olduğunu biliyor muyuz? 

Siz kendi yolunuzda, kendinizce, potansiyelinize dair, pek de normlara uygun bir şey yapmıyorsunuz ve karşınızdaki “sen bilirsin, nasıl mutlu olacaksan öyle“ diyemiyor ve “aman yani sende, şimdi bu iş mi? Zaten neyi başarabiliyorsun ki” dediği an! Merhaba psikolojik şiddet! Manipülasyonun da bir ayağıdır psikolojik şiddet ve sizi her an bu hayattan nefret eder hale getirmeye uğraş verenlerin işidir! İşin ilginç tarafı bunu en çok ailemiz, sevdiklerimiz yapar! “O ne biçim saç”, “bu giydiğine bak, hiç yakışmış mi sana”, “nasıl olsa yapamazsın, beceremezsin sen girişme boşuna” ya da hamile bir kadına “normal doğuracaksın dimi?”, kilolu bir kadına “hiç sana tayt falan olur mu, Allah aşkına” ya da eşcinsel bir erkeğe “karı gibi kırıtma karşımda”, “şuna bak, ne hallere sokmuş kendini” ya da saçları dökülmüş birine “peruk alayım mi abi” vs anlamdan, empatiden uzak; kişinin kendi içinde bildiği kabul ettiği herhangi bir özelliğiyle yaşama tutunmaya devam ederken, bunu kendi acımasızlığını tatmin eden bireylerden duyup, etkilenmesi hali! Birliktelik içinde, yaratılmış güzellik algısını örnek göstererek, partnerin kıyaslanması gibi durumlar da çokça psikolojik şiddete örnektir! 

Psikolojik şiddetin dağıttığı özgüveninizle, fiziksel şiddet yoluna adım adım geçer olduğunuzu açık açık görebilirsiniz! Bu anneden geçer! Ev içinde ne görürse önce o yerleşir sonra intikam, hırs , kötü söz merkezi olmuş yayınlarla beslenen toplum, bu şiddetlenme yolunun bir deney ürünü olarak, yönetilen algısıyla bir yerlerde birilerini dövmek, kötü sözler söylemek suretiyle şiddetin en meşru haline adım adım sürüklenir!

 Bir de aile içinde meşruiyeti yüksek ekonomik şiddet vardır, bu varlıktan ya da yokluktan, yetememek ya da bilerek yetmemek, kesmek suretiyle yapılır! Kadının çalıştırılmaması; fakat çocuğun çalıştırılmak suretiyle istismarı buna örnektir. Ailesinin sevgilisi var diye lise öğrencisine harçlık vermemesi de ekonomik şiddete örnek olabilir. Yahut iş yapması türlü şekillerde engellenip kendisine ekonomik bağımlı kılmak suretiyle ekonomik şiddete maruz kalınabilir! 

Şu sıralar gündemimiz budur! ŞİDDET VE ŞİDDET ÖNLEME ULUSAL EYLEM PLANI! 

Üzgünüm, hem devlet hem de medyatik herkes için ideal bir unutturma hakkı geçen sosyal medya yasasında, asıl unutma hakkımız olan “kurtlar vadisi“, “çukur” vb medyatik yoğun şiddet ve hakaret içeren yayınların düzenlenememiş olması! Elbette zengin / fakir anormalliğinde yayınlar da ekonomik yetersizlik ile asıl yetişen nesli "kolay para kazanma teşviki" ile manipüle ediyor ve inanın, medyatik uçuk yaşlar arası parasal ilişki, meşru uzun süreli beden işçiliği ve pedofili destekleniyor, yönlendiriliyor.

Sadece, haberlerden hikaye çıkarıp, romanlardan hikaye çıkarıp kaliteli yayınlar yapsalar ne olur? 

Sanırım olmuyor. “Din satan, akıllı ve düşünen insan istemez” gerçeği burada yüzümüze çarpıyor! İnanç özgürlüğü için mücadele vermiş şortlu kızlar: Tesettür hakkı sağlanmış vekiller ve bakanlarca yaratılan "toplumsal sistematik şiddetli cehalet"le mücadele içindeler! 

Bu anlaması çok kolay bir yönetim! 

Cahil bırak, cezasız şiddetle korkut, iktidarın diktatörlüğe yürüsün! 

Şimdi herkesi, İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkan ekibi incelemeye davet ediyorum: 

Eğitime, özgürlüklere, güçlü kadına, üreten topluma düşman / paraya ve parası olana tapar olduklarını rahatlıkla görebilirsiniz!

Şimdi, karşı çıktıkları alanlardan en tepkimi çeken kısıma, birebir bilimsel bir gözlemle devam edeceğim! 

1. Aile yapısının yıkılmasına sebep olan İstanbul Sözleşmesi, şu aileleri yıkıyor: 15 yaşında ailesi tarafından bir pedofiliye para karşılığı satılmış (çocuk gelin demek budur) çocuk büyüyüp dayaktan usandığında, istismarı meşru kılıp evladını mal gibi satan aileye geri dönemiyor, sığınacak tek yer güvenli bir kadın konuk evi ve evlerin müthiş bir kaç eksiği var: Sayısal eksik, transfer eksiği, psikososyal destek eksiği, eğitim desteği eksiği! Bunları sağlamak için, Türkiye sarayının; günde 1.8 milyon yeme içme harcaması olan sarayın; bir günlük havyar bedelinden, yahut tecavüzcü yurtlar için ödenen yıllık ellidört (54) kilogram altının kesilmesi gerekiyor olabilir. Şimdi o yurtlarla bağlantılı ikinci kısma gelelim…
2. LGBT birey nefreti: Şimdi iki bilimsel sonucu çok net anlatıp bu konuda susacağım: A) eşcinselliğin endokronolojik bir dayanağı var, anne karnında güvenli diye verilen parasetemol ilaçlardan, tarım ilaçlı sebze meyvelere, paketlenmiş “abur cubur” gıdalara, hepsi bebeğin cinsel organı gelişmiş dahi olsa, hormonal yapısını ve beynin cinsiyet algısının gelişimini etkiliyor. B) Çocuk din eğitimi yurtlarında tecavüz vakaları bir organize suçtur! Bilinen şekliyle, cinselliği şiddet ve eşcinsel şekilde kodlayan çocuklar, değiştirilemez biçimde eşcinsel ve “tetikçi olabilecek kadar” yoğun bir şiddet eğilimiyle kodlanır. İslami terör örgütleri , hristiyan ajanları bunlara çok iyi örnektir ve bu tip yurtların hepsi dünyanın her yerinde aynı şekilde işler! 

Şiddetsiz dünya için çözümler basit fakat, hangi tacir, üretici işçinin farkına varmasını kabul eder ki zaten? 

Hep hatırlayın: Günlük diğer vergiler hariç sadece market giderinizle en az 10 TL vergi ödüyorsunuz. Ayda 1 kişi minimum 300 TL vergi veriyor! 82.000.000 kişiyiz. Ayda 2 milyar 46 milyon devlete para veriyoruz. Maaşları, makam araçları, giderleri hepsini biz veriyoruz! İşçimizdir devlet! Bunu iyi hatırlayın, bunu iyi anlayın! Anladığımızda gücümüzün farkına varacağız!

İstanbul Sözleşmesi, bir şiddet önleme projesidir! Uluslararasıdır! Şiddetin memleketi yoktur! Her yerde her kesimden insan, yasaların yetersizliğiyle her gün, 40 yıl aşılamadığı kanıtlanan psikolojik şiddete, ağır hasarlar bırakan fiziksel şiddete ve düzenin her şekilde yoğun bir biçimde üzerine yıktığı ekonomik şiddete maruz kalıyor!