SAVAŞ YERİNE SANAT

“Ulusal sanat ve ulusal bilim yoktur, ikisi de tüm üstün ve yüksek değerler gibi, tüm dünyanın malıdır.” Wolfgang Van Goethe12 dakika


51

  İnsanlık var olduğunda beraberinde getireceği, güzellikler, buluşlar ve gelişmeler bir çoğumuz tarafından çok kere düşünülmüştür. Çoğumuz için dünyada olmamız, onun içinde olup, onu diğer gezegenleri kıskandıracak kadar ö“güzelleştirmemiz” büyük bir mucize ve bu mucize tamamen insanlığın eseri. İnançlar ve ideolojiler çoğu zaman farklı pencerelerden bakıyor olsalar bile hepsinin üzerinde muvaffak olduğu bir konu bu. 

  Maalesef ki insanlık dünyaya sadece bu atılımları getirmedi. İnsanlığın beraberinde sürüklediği bir diğer olgu, savaşlardır. Karşıtlıklarından, fikir ayrılıklarından, farklı renklerden, tercihlerden, yönelimlerden yada  sadece coğrafi farklılıklardan doğan bu savaşlar  bir takım otoriteler tarafından her zaman “kutsal” olarak gösterilmiştir. Bir toplum için kutsal olan bu savaş, diğer bir toplum içinde tam bir hezimettir. Yine de dönüp baktığımızda – en azından bir taraftan bakıldığında – arkalarında her zaman yıkılmaz doktrinler ve ideolojiler vardır. Bunlar genellikle bir toplumu bir arada tutan dini, milliyetçi, etnik yada benzeri ayrımların “üstünlüğünden” kaynaklı olarak ortaya çıkan hak mücadelesi olarak görülür. 

  Bana kalırsa bunlar sadece toplumları bir arada tutak için inşa edilmiş bir avuç bahaneden daha fazlası değil. Geriye dönüp baktığımızda çoğu zaman elimizde sadece kan, gözyaşı, moloz  yığınları ve ikiyüzlü zaferler kalır. Ancak her zaman geriye dönük bakarak ilerleyemeyiz. Bu savaşların bir çoğu yaşandı ve bitti zaten. Kaybedilen hiçbir şeyin bir daha dönmeyeceğinin farkındayız. Günümüzde sıcak yada soğuk bir çok savaş devam etmekte biliyorum ama belki de içinde bulunduğumuz bu yıllarda artık bu savaşlara pabuç bırakmamak gereklidir. 

  Peki eğer savaşmazsak, halkın o mücadeleci ruhunu, vatansever azmini, o fedakâr halini nasıl koruyacağız. Esasen bu soru tamamen benim düşündüğüm bir soru değil. Amin Maalouf’un Uygarlıkların Batışı isimli kitabında karşılaştığım  filozof William James’e ait bir soru. Oldukça felsefi olan bu soru için onlarca cevap bulanabilir ve hiçbir birinin doğruluğu kesin değildir elbette ama benim için sadece biri önemli. Size William James’in tam olarak ne sorduğunu alıntılayayım:

  “Madem ki savaş dönemleri duyguları seferber ediyor ve her insanın sunabileceği en iyi şeyleri – arkadaşlık, yardımlaşma, gayret, fedakârlık – sunmasını sağlıyor, uyuşukluktan ve vurdumduymazlıktan sıyrılmak için, bazılarının yaptığı gibi, “iyi bir savaş” mı istemek lazım. Sorumuzun cevabı, toplumlarımızın bağrında “savaşın manevi bir muadilini” ni icat etmek gerektiğiydi; yani erdemlere seslenecek, aynı duyguları harekete geçirecek ama savaşların yol açtığı vahşete yol açmayacak barışçı kavgalar bulmalıyız.” 

Bu satırları okuduktan sonra benim aklıma ve belki de bir çoğunuzun aklına gelen ilk cevap muhakkak “sanat” olacaktır. 

  Bir kesim insanlar için sanat son derece elitist bir zevk olmaktan öteye geçmemişsede dünyada en az savaşlar kadar yankı bulan tek metadır sanat. Üstelik bu sanatın bütün kolları için savunabileceğimize inanıyorum. İtalyan devrimi esnasınsa seslendirilen şarkılar, Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluş mücadelesinini güçlendirmek için yazılan romanlar, II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanılan acıları anlatan resimler, mitolojik savaşları tasvir eden heykeller, kanlı mücadeleleri betimleyen şiirler ve tiyatrolar, hepsi en az savaşlar kadar ses getirmiştir. Bana kalırsa William James’in bu sorusunun cevabı sadece ve sadece sanat olabilir. 

  İçinde tüm dünya insanları için hassasiyeti, insan sevgisini, protestoyu, manifestoyu, siyaseti, maddi ve manevi güzellikliği, fedakârlığı, gayreti, dayanışmayı, barındıran yegane savaş muadili hiç şüphesiz her haliyle sanattır. Dünyanın her yerinde çoğu zaman hiçbir dilin, ideolojinin, dinin, ve yahut bambaşka olguların boyunduruğu altına girmeden, bazen bir nota, bazen bir fırça darbesi, bazen bir mermer parçası, bazen sadece bir kaç damla mürekkep ile onlarca savaşın getiremediği özgürlüğü, barışı, birliği insanların avuçlarına bırakabilir. Belki de sadece bu yüzden yaygınlaşmalı ve dünya üzerindeki her kesimin ulaşabileceği bir mecraya taşınmalıdır. Dünya üzerindeki her birey sanata ulaşma olanağına bir an önce kavuşmalı ki, kan dökmeden, yakıp-yıkmadan, gözyaşı dökmeden, gözyaşı döktürmeden onlarca savaşın yapamayacağını yapmak fikri insanlığın üzerine umut güneşi olarak doğmalı. Belki bu sayede dünya üzerindeki her fikir bir şekilde alıcısına ulaşıp, bir yerlerde büyüyüp, gelişebilir.! 

  Belki hepimiz üstün eserler üreten, dünyayı kasıp kavuracak fikirlerin yaratıcısı olamayabiliriz ama hepimiz bu eserlerin koruyucu, okuyucusu, takipçisi, yaygınlaştırıcısı, kitlelere ulaşım aracı olabiliriz. 

[zombify_post]


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

51
Can Kaçmaz<span class="bp-unverified-badge"></span>

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir