Önyargılar, Sanatsal Faşizm, Sansür

23 dakika


Güzellik, matematikseldir. Fibonacci ile “fi” ; güzelliğin matematiğini yani hesaplanabilirliğinin kanunlaşmasıyla  beraber anladık. Estetik algımız “güzel” bulunurken, bu algının aslında mükemmel oran “altın oran” olduğunun kanıtlanmasıyla birlikte, hemen hemen her alanda, matematiğin geometriyle, estetik seçimlerinizi hesaplayabilir olduğunu da anlamış bulunduk.

Farklılık seven bir kesimin, genelleme ve ön yargı ile sadece gösterilen yahut, bir an herkes tarafından beğenilmiş, herhangi bir Show ya da sanat ürününe tepkisel yaklaşması ve dinleyeninin bundan çekinmesi haline “sanatsal faşizm ” diyoruz. Çok yapıldığı yıllarda , Orhan Gencebay gibi müzikal bir efsane “gizli ” dinleniyordu.  İnsanın “ben farklıyım”, “öncüyüm”, “ canım kendim” boş egosuyla ve kesinlikle muazzam gerçekleşmiş “tüketim odaklı kültür asimilasyonuyla” açıklanabilir bu durum. 

Birlikte pop için bir giriş yapalım, öncelikle çok popüler bir Klimt eserinin yorumlanması (başka bir sanatçının yeniden çizmesi, ürüne dönüştürmesi)düşünülürse, bu popüler eserimiz, kült olmuştur. Diğer olasılıklara rağmen ; Olması istenilen gibi olan, onun eseridir. 

Şimdi, Türk popüler müziği “Gizli Yıldızlar”ı üzerinden bir incelemeye başlayayım. Öncelikle endüstrinin kesinlikle anlaşmalı olduğu sanatçıya dayattıklarında ortaya çıkan, sanatçının üretimine her yönüyle etki eden (elektronik yap şarkıyı, şöyle klip çek, bu şekilde düzenle vb) döngüsüne bir örnek vermek istiyorum. Son bir yıldır, rock sever kimliğimi kenara koyup “Gizli  Yıldız”ları incelemeye başladım. Bu fikri, basit Show kızları ve erkekleri üzerinden  irdeledim, öncelikle. Hemen anlayacaksınız kimlerden bahsettiğimi; Satın alınan takipçiler, beğeniler, yorumlar ve sesin canlı performans sergileyemeyecek niteliğine rağmen ,şarkının ” hit ” yapılması. Tüm dünyada aynı sürdürülen bir kandırmacanın kolay farkedilebilir olmasıyla beraber , müzik endüstrisinde “garanti iş” ve “patlayan şarkı” süreçleri de netleşti. Kapitalizmin küresel bir yayılımı vardır. Klip konusu çalınan bir dünya starı, Türk yıldızına dava açmaz; burada ortak bir “aynılaştırma projesi” ile tüketime odaklama ve kültür asimilasyonu; koşullaması vardır. 

Pop müzikle, arabesk (Arap müziği anlamına gelir) ve Türk müziği motiflerini güzel sözle birlikte duyduğumda oraya uzun süre tutulabilirim. Toprağımızın çeşitliliğine çok dokunan, anlam katan bir ahenk oluşur, bu ahengi yakalamayı , çok severim.

“Magazine malzeme olmamak” adında bir popülarite yükseliyor. Bunu 90lar kültüründe yaşananları görmüş ve magazinin “yalan” imajlarını reddeden bir kesim başarıyla yürütüyor. Saygı duyuyorum, eskisi yavaş yavaş gidişinin öfkesini de yaşıyorken artık Herkesin medyası yani bir gazetesi, yayın organı var. Sosyal medya hesaplarının , dijital medyanın anlamı bu…

Yıllarca prodüktörlerin zorlamaları ve piyasanın kazanç, kâr karşılığı için yaptırdığı ilginç ve hit çalışmaların dahi usulunde istediği gibi eserleri de albüm içine saklamış bir sanatçı keşfettim. Bence mühim olan “ne kadar çok kendin kalabildiğin” Çünkü sanatçı, sanat okulu kazanmış fakat devam edememiş, hem “alaylı” hem “okullu” olmasının yanında Tap Dans yaptığı klip arkası görüntüleri, Pole Dans yaptığı, SANSÜRe karşı sadece YouTube’da yayınlanan “Ayın Karanlık Yüzü“ albümünün  yanında; verdiği her şarkıya kendi sesini imza olarak yıllardır ekliyor! Arap müzisyenlerin şarkılarını uyarladığı bir sanatçı var. Ne tam anlamıyla medya malzemesi oluyor ve milyonlar için uğraşıyor ne de organik izlenme ve takip konusundan taviz veriyor… Bunu youtube kanalından açıkça görebilirsiniz. Bağımsızlığıyla beraber , kendi kanalını açmış ve konser yoğunluğundan anlaşılabileceği üzere, gayet kendiliğinden yükselmiş bir abone profili var.

Twitter’ında mesela, haksızlığa susmayan tarafına saldıran teolleri bloklayıp 1 günde 1000e yakın takipçi çıkardı. 

Kendi sesinin, verdiği şarkılarda imza olması hali… Ben buna çok memnun olmuştum! Dünyaca ünlü İtalyan bir yönetmenin, kendi filmlerinde kısa figürasyonları gibi bir imza çalışması var ve benim bildiğim müzikte bir ilk “Gizli Yıldız”ımızın yaptığı! Sanat yolunda, opera dahil, söylemiş (mezun olabilse, dramatik tenör olacakmış), Klasik Türk , Modern Batı , Flamenko, House, Etnik, Folk Chill ( bu onun vokal tekniğinin gücüyle alakalı)  şarkılar yapmış bir pop yıldızımızın, hiç çaba harcamayan, Show malzemesi olmak için saçmalamayan sadece işine bakan bu halinden etkilenmemek , ancak anlamamakla açıklanabilir ve kesinlikle “herkes onu anlamak zorunda değil”. 

Ara sıra Magazin oluyor Tan Taşçı (şu an değişen  önyargıların yönünü görebiliyorum, kişiliğine göre bir Tan  şarkısını dinletip, o şarkı üzerinden hayran olan insanlara birebir şahit oldum.) . Albüm yayınlanmasının, milyon izlenmelerin prodüksiyon şirketlerince sağlandığı, tüketim toplumu ve kültür asimilasyonu çalışmalarında kendi çizgisini koruyarak müziğini yapmış, savaşını vermiş “Gizli Yıldız”ımız ; bir kaç albüm ve bir çok şirketten sonra şimdi kendi şirketi üzerinden istediğini yapıyor! Twitter dahil her yerde haksızlığa karşı duruşunu yansıtırken, doğa, insan, sevgi temelini korurken, inanılmaz canlı performanslar sergileyip 1 saatlik tam yayınlanmış konserini hala defalarca kere baştan sona izletebiliyorken, onu sadece uzun süredir takip eden kitlesinin ve popüler müzik dinleyicilerinin sahiplenilmesini anlıyorum. Yeni keşfeden herkesten de aynı şeyi duymayı çok seviyorum “ben daha önce nasıl kaçırdım Tan dinlemeyi?” 

Aynı kaynaktanız, aynı topraktanız ve aynı asimilasyon, dejenerasyon çalışmasına maruz kaldık! 

Sadece önyargılara bir çelme takma zamanımız, tabuları yıkma zamanımız gelmedi mi? 

Pop dinlenebilir, kıpır kıpır oynanıp, biraz da bize uyan sözler içimize akıyorsa, hüzünlenilebilir. 

Sürekli değişir gelişiriz de, ön yargılarında boğulan ve boğulmaya programlanmış grubun, hiçbir anlayışla ve gelişmeyle yargılarının kırılamayışından rahatsızım! Bu insan oluşumuza yaptığımız ya da manipülasyonlarla bize yapılan  büyük bir haksızlık! Hayatında bunu çok yaşayan biri olarak söylüyorum: “aaa ama sen şöyle biriymişsin yahu“, “ben de seni şöyle zannediyordum” yani artık bir  sıfıra alalım mı? Her yönden bakmaya odaklanalım mı? Artık denek olmaktan bir kurtulalım mı? 

Global kapitalizm, yediğin, içtiğin, dinlediğin, haber diye izlediğin, hatta ne sebepleyse sevdiğin her şeyin, senin tüketimini arttırmak odağında birer özendiricisi ve sağlayıcısı!

Daha single yeni çıkmışken “yenisi ne zaman geliyor” diye soran “her konuda” bir açgözlülük ve sabırsızlık geliştirilmiyor mu? 

Sansüre karşıyım da karşıyım diyenler, çözüm üretmişleri ön yargılarından göremiyor, sansürlenecek klip ve şarkıları için Youtube’a özel bir albüm var. Şarkıları uyarlanmış sanatçı, kült olmuş, kendini kanıtlamış, ülkenin en çok konser veren sanatçısı olmuş, hala orkestrayla çıkan ve birkaç “iyi sahne” yapanlardan biri, “telifim de telifim” diye uğraşmadan; gitar öğrenen çocukların ilk şarkılarının eser sahibi, fakat popüler kategoride diye dinleyemiyor musun? 

“Bıktım Senden” şarkısını bir kere dinlemelisin! Orada, basslara ve söz ahengine kapılacaksın, tahmin ediyorum. 

Şarkıyı hiç duymadığına da eminim… 

Dinlemeyi unuttuk! Albüm dinlemiyoruz ki, araştırıp incelemiyoruz ki… 

Sonra atalım Bol Keseden, kolay nasıl olsa da, sen daha emekle bağ kuramıyorsun ki? 

Evet. Sistem bir kısmı kontrol, diğerlerini deney grubu yapmış yani aynı deneyin içinde birer unsur yapmış, fakat önemi yok! Uluslararası autovoice eserler, kültür asimilasyonu varlığa; canlı orkestrasıyla nağme, nüans ve kendi şarkılarına dahi yeni yorum getirebilen; bir “popçu”dan daha değerli bulunsun diye böyle. Çünkü boyun Eğmiyor. Sevdiği gibi yapıyor.

Sahte show unsurlarıyla, Dinleyiciliğin gerçek anlamından uzaklaşmak istediğinize emin misiniz? 

“Söz&Müzik Tan Taşçı“ konser serisi “Benim Gibi Olmayacak“ şarkısının canlı ve yeni versiyonuna bir bakmanızı çok öneriyorum!

Bir şarkıyı , eser sahibi; hareketli pop halinden , türkü formuna nasıl dönüştürmüş.

Emre Yücelen Şan Dersi Youtube kanalı, müzik severler için bir hazine bence, orada bir röportajı var sanatçının, sistemi öyle iyi anlatıyor ki, beni bu konuda araştırmaya yönlendirdi. Bakmanızı öneririm.

Entellektüel çevresi dolayısıyla “Sezen Aksu” dinleyemeyen, birkaç röportaj dinleyip “aslında ne kadar entellektüel bir sanatçıymış” diyenlerden sonra , bu haksızlığın yapıldığına emin olduğum bir efsaneyi de ben paylaşmak istedim sizlerle.

Hatta öldükten sonra Müslüm Gürses dinlemeye başlamış asimile yurttaşlarımıza bir bakalım: Hepsi için “arabesk”  Gürses artık efsane sesli bir realite!

Ayıp değil mi? Sanatçı ölümünden sonra film oldu, aman da aman ne mühim insandı! 

Hep mühimdi. 

Yapmayın! Selda Bağcan ‘ı Elijah tanıttı toplumun asimilasyondan bayılan kısmına! 

Daha bir çok efsane örnek var ve ben yazmaya devam edeceğim.

Tan Taşçı “Söz & Müzik Tan Taşçı ” konser videolarını paylaştı… Muazzam bir sahne performansı ve 15 yıllık emeği görmek isterseniz, O burada! Yaşıyor ve şimdiden EFSANE! 

Aynı döneme denk gelmiş olmaktan, her konserinde keyifle dans etmekten ve her seferinde eklediği süpriz şarkılardan çok memnunum…

Sahnesini okul yapmış bir Gizli Yıldızımız var. Duyurulur. 

Konser konsepti şehrine geliyor, dinlemek istersen, canlı performansı yakalamalısın ! 


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

N.söz Uçar<span class="bp-verified-badge"></span>

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about personality
Trivia quiz
Series of questions with right ve wrong answers that intends to check knowledge
Story
Formatted Text with Embeds ve Visuals
Video
Youtube ve Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF