
Duyguyla yönetilen bir toplumda nezaketen yaşıyoruz.
Birileri kusura bakmasın diye davet ediyoruz,oysa ki bir kaşık suda boğacakken..
Canımız çok sıkkınken mecburen selam veriyoruz ve nasılsın dediklerinde,otomatik pilotta cevap veriyoruz "iyiyim". Nasıl iyisin ? Kendimizle bile çelişiyoruz.Sırf başkasına cevap verme zorundalığımız var diye..
Herkese doğru söylemeye çalışıyoruz,ilk kendimize yalan söylüyoruz.Peki niye ?
Hep bu iyi insan olma,kurallara uyma,kalıpların dışına çıkmama endişesiyle kendimiz bile olamıyoruz.
Kendimiz olamadığımız zamanlarda bile andayım canım ya deyip,işimize nasıl gelirse öyle davranıyoruz.
Oysa nezaketen yaşamasak bahanelerimiz olmaz.Seninle şuan konuşmak istemiyorum.Şu an canım sıkkın.Bugün iyi değilim demek çok mu zor.Asıl duygularını sorgulamalarından korkup herhangi bir cevap verip geçiyorsun.
Peki ne gerek var ? Bu her ortama ayak uyduracağım kisvesi yormuyor mu ?
Bunu kendine itiraf etmek zor olsa gerek,yalnız o yoldan bir kere yürüyünce vazgeçilmezin oluyor.
Seni anlayan seninle o yolda yürüyor ve yol tadından yenmiyor.
Diğer türlü bataklıktayken saraydayım havası verince ömründe nezaketen hızla tükeniyor..
Öncelikle şunu söylemek isterim çok güzel ifade etmişsiniz, insanlar sizi çıkarı kadar seviyorlar aslında insan kendine dönse ne olduğunu bilse o değersiz sevgilerede ihtiyaç duymaz… Bereketli zamanlar dilerim… Yolculuklarınız hep kendinizle ve sevdiklerinizle olsun… Başarılar…