”Mutluluk bir tercih meselesidir”

“Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter.” George Sand13 dakika


”Mutluluk bir tercih meselesidir”

“Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter.” George Sand


”Mutluluk bir tercih meselesidir” adlı yazım için tıklayın…

Diğer Edebiyat içeriklerine ulaşmak için tıklayın…


Mutlu olmak sizin elinizde… Elbette mutsuz olmak da! Çünkü mutluluk gibi mutsuzluk da bir tercih meselesi. Hayata nasıl baktığımız, bardağın hangi tarafını gördüğümüz mutlu olup olmayacağımızı belirler…
Çoğumuza göre mutlu olmak için sevgili bulmak, evlenmek, araba, ev sahibi olmak lâzımdır; çaba sarf ettikten ya da bir bedel ödedikten sonra mutlu olur insan. Bazılarımız ise mutluluğu, başına konacak bir talih kuşu gibi görür; eğer insanın şansı varsa mutlu olur yoksa mutsuz.

Peki, sizin mutluluk anlayışınız hangisi? Siz mutluluğu eksikleriniz tamamlanınca ulaşacağınız bir ruh hali gibi mi yoksa başınıza gelecek güzel bir şey olarak mı tanımlıyorsunuz?

Bana göre ise mutluluk öğrenilen bir şeydir. Bence mutlu olmayı ya da mutsuz olmayı çocukluğumuzda öğrenmeye başlıyoruz. Mutluluk tamamen bizim kişisel tercihimizle elde edebileceğimiz bir ruh hali.

Antik Yunan’da mutluluk, ahlaklı olmak ve erdemli bir hayat yaşamak demekti. Aristo’ya göre “Mutluluk, insan yaşamının biricik amacıdır. Hayatımız boyunca harcadığımız tüm çabalar mutlu olmak içindir ve mutluluk, ancak erdeme ve kusursuz bir karaktere ulaşarak yakalanabilir. Kişi ancak hayatının bütününü soylu bir biçimde yaşarsa mutlu olabilir.”

Eflatun ise mutluluğun akıl, fiziksel arzular ve ruhun uyumuyla yakalanacağını söyler. Bugün “New age” akımıyla yeniden yükselişe geçen “ruh-zihin-beden” üçlüsüyle anlatılmak istenen mutluluk anlayışı Eflatun’un öğretisine dayanır.

Bence en güzel mutluluk tariflerinden birini Epikür yapmıştır. Mutlu olmak için insanın üç şeye ihtiyacı vardır: “Dostluk, Özgürlük ve Düşünmek.

“Bir şey yiyip içmeden önce, ne yiyip içeceğinizi değil, kiminle yiyip içeceğinizi düşünün; çünkü yanında arkadaşı olmaksızın yemek yemek ancak bir aslana ya da kurda mahsustur.” diyen Epikür, gerçek mutluluğun insanın içinden geldiğine inanır. Ona göre mutlu olmak için insanın maddiyata ihtiyacı yoktur.
Epikür’ün mutluluğu bulma yolu son derece yalındır; evinin bahçesinde buluştuğu dostlarıyla sıradan yiyecekler yemekten ve sohbetten zevk alır. (Epikür ve arkadaşlarının “Bahçe filozofları” diye ünlenmeleri bu yüzdendir)
Mutluluk, sevgi ve şefkat ilişkileri içinde yaşanan bir duygu. Daha çok para sahibi olmak, daha iyi bir hayat yaşamak mutlu olmak anlamına gelmiyor. İnsan içinde sevgiyi ve şefkati büyüttüğü zaman mutlu oluyor. Ve mutluluk hayattaki “bedava” olan şeylerle elde ediliyor. Sevgi ve şefkat üzerine inşa edeceğimiz bir hayatımızın olması için zengin olmaya değil, sevgi ve şefkati paylaşacak insanlara ihtiyacımız var. Bir hayat arkadaşına, çocuklara ve dostlara ihtiyacımız var. Tıpkı Epikür’ün yaptığı gibi bu dostlarla sohbete ihtiyacımız var, onlarla bu hayatı paylaşmaya ihtiyacımız var.

Mutluluğu başka yerlerde ya da başka zamanlarda aramamak gerekir. Çünkü mutluluk hemen şimdi, burada, yanı başınızdadır. Mutlu bir insan, yaşayacağı mutlu ve keyifli anları asla ertelemez. Çünkü hayat şu anda yaşanıyor ve gelecekte tam olarak nelerle karşı karşıya kalacağımızı bilmek de mümkün değil. İşte şair Walt Whitman’a ait bu cümleler bundan daha doğru ve ilham verici olamazlardı.

Bu yüzden, güçlü bir kişilik geliştirme konusunu adeta saplantı haline dönüştüren insanlar çoğu kez  hiç bitmeyen bir biçimde savunma durumunda kalırlar. Bunun en büyük nedeni de yeniden incinme korkusundan başka bir şey değildir. Yani bu seçimin en doğru strateji olduğunu söylemek pek doğru olmayacaktır. Çünkü mutluluk, korkuyla ya da aşırı derecede savunma mekanizması geliştirmiş olan kişilerle uyum içinde bulunamaz.

Nörolog Nancy Etcoff beynimizin evrimsel olarak mutluluk ve acıyı azaltmaya odaklı olduğunu söyler. Şekerli şeylerin tadını doğuştan sevmemiz ve acı olanları da reddetmemiz, mutluluk arayışının içgüdüsel olduğu görüşünü destekler niteliktedir.

Güzel bir hikaye ile konuya devam edelim..

Bir zamanlar zengin ama mutsuz bir kral varmış. Mutlu olmak için ne kadar uğraşsa da mutlu olamıyormuş.

Ülkenin en bilge kişisini huzuruna çağırtıp nasıl mutlu olabilirim diye sormuş.

 Bilge:

Kralım, mutsuzluktan kurtulmak istiyorsanız; mutlu bir adam bulup onun gömleğini giymeniz gerekir.
Kral adamlarına emir vermiş; bu mutlu adamı bulun diye, ülkede aranmadık yer bırakmamışlar. Fakat mutlu birine rastlayamamışlar. Kimileri eşinden, kimileri yoksulluktan, kimileri de hayırsız çocuğundan yakınıyormuş.  En sonunda çaresizlik içinde saraya dönüş yolunda, kırık dökük bir evin önünden geçerken içeriden birinin şöyle dua ettiğini duymuşlar:

Tanrım, sana şükürler olsun. Sağlığım yerinde, karnım bugün de doydu, bugüne kadar rızkımı eksik etmedin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun?

Sonunda mutlu birini bulduk diye kralın adamları hemen evin içine dalmışlar. Adamın gömleğini alıp krala götürelim diye düşünmüşler. Fakat içeri girince bir de ne görsünler, adamın sırtında bir gömlek bile yokmuş.

Hayat akarken insan mutluluğu arar durur. Sahip oldukları ne kadar çok olursa olsun hep daha fazlasını isteyen, sahip olduklarıyla yetinmeyen kendini mutlu hissedemez. Mutluluğu kendi içinde arayan ve kendinden memnun olup haline şükreden mutluluğu bulacaktır.

Yaşam en yüce mutluluğu, sevildiğine ikna olmuş kişiye sunar; kendisi olduğu için sevilmiş – hatta diyebiliriz ki, kendisine rağmen sevilmiş kişiye.”


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

Silinmiş Kullanıcı<span class="bp-unverified-badge"></span>

Bir Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about personality
Trivia quiz
Series of questions with right ve wrong answers that intends to check knowledge
Story
Formatted Text with Embeds ve Visuals
Video
Youtube ve Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF