Maskülizm kavramını tanımlayacak olursak, toplumda ve ailede erkek liderliğini kabul eden, erkeklerin ayrıcalıklı olduğuna inanan, erkeklerin haklarını en önde tutan, çevrede ve toplumda erkekler hakkında basmakalıp ifadeleri yıkmayı amaçlayan (erkekler zorbadır, kötüdür vs), kısaca her yönden erkek hegemonyası isteyen veya olması gerektiğini savunan bir düşünce tarzıdır.
Maskülizmin çıkış noktasına bakacak olursak feminizme karşı seküler bir kavram olarak doğdunu söylemek mümkündür. Bu kavramı ilk kez ortaya atan kişi ise sosyalist bir teorisyen olan Ernest Belfort BAX ismidir. BAX ilk sosyalist metin olan “The Fraud of Feminism“i kaleme almıştır.
Maskülizm bilinenin aksine bir kadın düşmanlığı savunmamaktır. Bu akımı savunanların ve inananların düşüncesi erkek liderliğini ve öncülüğünü olabildiğince topluma ve insanlara lanse etmektir. Ayrıca toplumsal eşitliği erkekler üzerine inşa eden bir düşüncedir.
Feminizm kavramı ise maskülizm kavramının tam aksine toplumda kadınlarında var olduğunu, kadınların her yönden her şekilde özgür olduğunu, hiçbir kısıtlamaya engellemeye bağlı kalmadan hür bireyler olduklarını, eşitsizlikleri tanımayarak haklarını savunan ve kendi cinslerine karşı yapılan her türlü kötülüğü ve haksızlığı (tecavüz ve tacizin engellenmesi, lezbiyen hakları, yasal kürtaj hakkı vs.) yok sayan düşünce tarzıdır.
Feminizm denince akla ne kadar kadınlar gelse de bu düşünceyi savunan erkekler de vardır. Çünkü feminizm bir bakıma kadın-erkek eşitliğinin de savunucusudur. Sadece haklarını aradıkları için kadınlara özgü bir düşünce yapısı olarak görülür.
Bu kavram ise ilk olarak sosyal filozof Charles Fourier (1772–1837) tarafından ortaya atılmıştır. Fourier feminizmle beraber sosyal gelişmenin de daha fazla olacağını düşünmüştür.
Bu düşüncenin ilk temel kitabı ise Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının Savunusu” adlı eseridir. Bu eserde kadınların mahremiyeti ve ikinci planda oluşları temel konulardır.
Son olarak ele alacağımız kavram ise Toplumsal Eşitlik. Bu düşünce yapısının altında erkek olsun kadın olsun hiçbirinin bir diğerine üstün olmadığı ve tüm bireylerin hak, hukuk, adalet, yaşama biçimi hangi alan olursa olsun eşit oldukları, kimsenin karşı cinse bir ayrıcalığı olmadığı ve aynı haklara sahip olduğu yatar.
Bu düşünce yapısı aslında bir bakıma her insanın özgür olduğunu, kimsenin haklarını kısıtlamadan da dilediğince yaşanılabildiğini gösteren ve uygar medeniyetler seviyesinde amaçlanan bir düşünce yapısıdır. Ünlü filozoflar ve düşünürlerin değerli ve kendilerine özgü düşünceleriyle Toplumsal Eşitlik kavramının daha net anlaşılacağının kanaatindeyim.
Cinsiyet eşitliği sadece bir hedef değildir. Cinsiyet eşitliği, yoksulluğu azaltmanın, sürdürülebilir bir kalkınma yaratmanın ve iyi yönetim oluşturmanın temelidir.’ KOFI ANNAN
Şu gerçeği aşikar kabul ederiz: Bütün insanlar yaratıcıları tarafından eşit yaratılmıştır ve bazı vazgeçilemez haklara sahiptir. Yaşamak, özgürlük ve kendi mutluluğunu arama hakkı böyle haklardandır.’ THOMAS JEFFERSON
Kendini Aşırı Beğenme Hastalığı: NARSİSİZM adlı yazım için tıklayın…
❤
Ellerinize sağlık. Çok başarılı bir yazı.
Çok teşekkürler