Silent Hill ,oyun dünyasına ve beyaz perdeye Centralia Pensilvanya da aniden ortaya çıkan ve günümüzde bile yanmaya devam eden yeraltı yangınları ve bu yangınların sebep olduğu sorunlar baz alınarak ortaya çıkarılmış tamamen gerçek hikayelere dayanan bir yapımdır.
Bu yangınlardan önce Centralia 1950’lerde nüfusu 2700’e dayanmış zengin kömür yatakları ile ün yapmış hayat dolu tipik bir Amerikan kasabasıydı. Kasabadaki birçok yapının dışında en çok dikkat çeken yapılar arasında beş tane otel ve yedi tane kilisesi yer almaktadır. Normal yaşantısına devam eden Centralia halkı, o dönemlerde 8 yaşında olan otistik Carolina Watson’ın yaptığı ürkütücü çizimlerle sarsılmaya başlamıştır. Öğretmeni bu resimleri Carolina’ya sorduğunda ise çizdiklerini rüyalarında gördüğünü çok yakında korkunç bir yangın çıkacağını ve tüm kasabanın kül ve duman kütlesi ile kaplanacağını anlatmıştır.Bunun üzerine halk küçük Carolina’nın ailesinin yaşadığı eve taşlar ve şişeler fırlatarak huzuru kaçırdığı gerekçesiyle onu kasabadan göndermek istemiştir. Kasaba şerifinin baskı ve zorlaması ile ailesi Carolina’yı psikiyatri servisine yatırmaya mecbur kalmıştır. Burada iyice içine kapanan Carolina tüm koğuşunu rüyalarında gördüğü resimlerle doldurmuş ve garip bir melodi mırıldanmak dışında dış dünya ile tüm iletişimini kaybetmiştir. Hastanedeki yetersizlikler sebebi ile ruh sağlığı her geçen gün daha da kötüye giden Carolina’yı Pensilvanya’da bulunan bir akıl hastanesine sevk etmişlerdir. Bu olay belki de onun kurtuluşu olmuştur. Carolina hakkında daha fazla bilgi veya belge yoktur. Bu küçük kaos sonrası tekrar normal yaşantısına dönen Centralia halkı yaklaşık 10 yıl boyunca herhangi bir sorun yaşamamıştır.
Takvimler 1960 yılını gösterdiğinde ise John Davis, Brain Anderson, ve Peter Taylor isimli 18 yaşındaki 3 genç ormanlık alanda uyuşturucu partisi verirken sızarak acayip bir rüya görürler. Rüyalarında Centralia sokaklarında dolaştıkları ve bir anda her yeri bir duman bulutu kaplayarak kasabanın mimari şeklini değiştiğini görürler ve çocukluklarında oynadıkları parka kendilerini zar zor atarlar. Uyandıklarında ise garip şekilde 3’üde aynı rüyayı görmüş ve rüyalarında birbirlerine söyledikleri şeylerin kelimesi kelimesine aynı olduğunu fark ederler. Bu durumu uyuşturucunun etkilerine bağlayarak evlerine dönerler. Aradan geçen zaman içerisinde 3 arkadaşta bayılmalar ve tansiyon sorunları başlamış hastanede 3’üne de epilepsi teşhisi konulmuştur. Ancak baygın geçirdikleri süre zarfında önce bayılanın kasabada ki parka giderek diğerlerinin gelmesini beklediğini, burayı daimi buluşma noktası yaptıklarını, değişen kasabanın sokaklarını keşfe çıktıklarını, her yerin duman ve külle kaplı olduğunu, yaşayan hiç kimseyi etrafta görmediklerini doktora anlatmışlarsa da deli damgası yemekten çekinerek daha sonra susmuşlardır.
Yine de bu anlatımlardan bazıları yangından kurtarılan hastane raporlarında açıkça ifade edilmektedir. 3 arkadaş her geçen gün gerçek dünyadan kopmaya başlayarak günden güne trans halindeyken yaptıkları buluşmalara kenetlenmeye başlamış, dış dünyaya ise normale döndükleri izlenimini uyandırmaya gayret göstermişlerdir. Ancak üçü de yaşadıklarının ne kadar gerçek olduğu konusunda hem fikirdi ve bir deneme yapmaya karar verdiler. Buna göre tekrar transa girdiklerinde Kasabanın biraz dışında bulunan ve altında hep buluştukları ağaca isimlerinin baş harflerini kazıyacaklar ve transtan çıktıklarında gidip ağaca bakacaklardı. Öylede yaptılar.Daha sonra uyanıp normal hayata döndüklerinde 3 genç soluğu ağacın başında aldı. Ağacın tüm yaprakları dökülmüş ve trans halindeyken çizdikleri baş harfleri ağacın üzerinde öylece durmaktaydı. Bunun anlamı ise trans halindeyken yaşadıkları herhangi bir olayın onları gerçek hayatta da etkileyeceği gerçeğiydi.
[zombify_post]
0 Yorum