Karanfil Yağı – #555kelimelikhikayeler

"Geride bıraktığı şehrini ve sevdiklerini düşündü. Yüzme bilmeyen duygularını, derin hasretlere bırakmış gibiydi."12 dakika


85

Tanış gelen rüzgarların arasında savrulan karahindiba yapraklarının tükendiği bir akşamüstüydü. Kıble tarafından uluyan hırçın bir kurt misali sağa sola çarptı ve sol yanağını tutarak inledi. 

Birkaç dolu kutuyu tekmeledi ve yeni çıkardığı fırınının üstündeki zamazingolarına baktı. Eski püskü ekmek sepetini elinin tersi ile itti ve aralardan sıyrılan ağrı kesiciyi gördü. Hızlı hareketlerle paketinden çıkartıp su kullanmadan yuttu. 

“Onca işin gücün arasında dişimin ağrıması beni öldürüyor!” Diye söylenirken gözünden bir damla yaş aktı. 

Kendisini bir süre daha sıktı ve yorgun düştü. Bulaşık makinesinin boş kolisine oturdu ve küfürler savurmaya başladı. Çok geçmeden dışardan gelen ses kulak kabarttı:

“Salçalık domates… Şişelik domates… Kahvaltılık domates…” 

Yeni taşındığı şehir hakkında pek bilgisi yoktu ve merakı, dişinin ağrısına ağır bastı. Balkona çıkıp sesin geldiği yöne baktı. Kasalı bir arabanın üstünde, kafasında kasketi ile megafonla bağıran adamı görünce ufak bir şaşkınlık belirtisi gösterdi. 

“Salçalıkla kahvaltılığı anladım da… Şişelik domates ne acaba? Küp küp kesip şişeye mi koyuyorlar yoksa?” 

Cümlesinin bitiminde sol azısına vuran sızı ile inledi. “Kesin apse yaptı bu diş!”

Bilmediği bir şehirde yalnızlara oynarken ağrılar içinde inledi. Yarım saat kadar bu senaryoda can çekişti ve sonrasında bir nebze rahatladı. 

Kendisini biraz iyi hissedince salona geçti. Sadece tekli koltuğunu çıkarmıştı. Oraya oturdu ve duvara yaslanmış rulo şeklindeki halısını ayağı ile devirip bacaklarını üzerine koydu. Karşısındaki hafif sararmış pervazlara baktı ve gözlerini yumdu. 

Geride bıraktığı şehrini ve sevdiklerini düşündü. Yüzme bilmeyen duygularını, derin hasretlere bırakmış gibiydi. Ağlamaklı oldu tekrardan. Ama bu seferki acıdan değildi…

Gözlerindeki buğuyu sildi sonra… Doğruldu vefakar tekliden… Dikkatini bantsız küçük koli çekti. Kapakları açıktı. “İnşallah içinden düşen bir şeyler olmamıştır.” diye dua etti.

Kutuyu alıp yerine oturdu ve içini açtı. Karmaşık kabloları görünce geri kapatacaktı ki, gözleri arkalardaki kablosuz stüdyo kulaklığına takıldı. Narin hareketler ile aldı ve şortuyla tozunu sildi. 

Mazilerde yer edinen eski bir tanıdığa bakar gibi baktı. Nedensiz gülümseler kondu yanağına ve kablosuz çalışma düğmesine bastı. Hemencecik telefonundan ayarını yapıp, kulaklığı çalışır hale getirdi. 

Anısı olan şarkılardan birini açtı ve kafasını geriye yasladı. Kulaklığın sağ tarafı çalışmıyordu ama umursamadı.

Birtakım karmaşık ruh hallerine daldı her nakarat gelişinde… Sonra hızlı bir çıkış yaptı. Az daha vurgun yiyecekti ama dişinin ağrısı onu kurtardı. 

“İki dakika depresif olamayacak mıyım ben?” diyerek sol yanağını tuttu. Kulaklığını boynuna indirdi ve oturduğu yerde beş dakika kadar acı çekti. 

Ağrısı artınca sersem adımlar ile tuvalete gitti. Çeşmenin kırmızı musluğunu açıp ılık su ile ağzını çalkaladı. Ancak nafile bir hamleydi ve acı ile lavaboyu tutarken, klozetin üstündeki kozmetik ürünlerini istiflediği çantasını devirdi. Acı içinde diş macununu kaldırırken çantasından sarkan kulak temizleme çubuğunu gördü. Kutusundan birkaç tane alıp ağrı kesiciyi aldığı zamazingoların yanına döndü. 

Biraz daha karıştırdıktan sonra pembe bir kutuda karanfil yağı buldu. 

“Bu hala burada mı?” diye yarım yamalak söylendi. Sonra duraksadı ve o karanfil yağının alındığı günü hatırladı. 

Beş yıl önce eski sevgilisi almıştı. Yine o gün dişi çok ağrıyordu ve sevgilisi iyi geleceğini söyleyerek ilk gördüğü aktardan karanfil yağı almıştı. Kendi elleriyle ağrıyan dişine karanfil yağı ile pansuman yaptığında sızısı dinmişti. Ancak bu beş sene önceydi. 

Üzerine birkaç sevda yaşanmıştı ve artık uyumadan önce kimseye iyi geceler demiyordu. 

Bir umutla kulak temizleme çubuğuna damlattı karanfil yağını ve sonrasında dişine baskı yaptı. Beş yıllık karanfil yağının tadı leş gibiydi ama ağrısı tüm vedalardan beterdi. 

10 dakika kadar öylece kaldı ama acısı hala aynıydı ve artık ağzından pis bir tat vardı. Sinirli hecelerle mırıldandı:

“Karanfil yağı iyi gelmedi… Son beş yıl gibi…”

[zombify_post]


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

85
Melih Yüksel<span class="bp-verified-badge"></span>

Bir Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir