İnsan: Tesadüfün ve Zahmetin Çocukları

14 dakika


74

İnsan: Tesadüfün ve Zahmetin Çocukları


Chuck Palahniuk’un Gösteri Peygamberi adlı yazım için tıklayın…

Diğer Felsefe içeriklerine ulaşmak için tıklayın…


 Eski bir efsaneye göre Kral Midas çok uzun bir süre Dionysos’un refakatçisi bilge Silen’i ormanda kovalamış ama bir türlü yakalayamamış. Sonunda ele geçirmeyi başarınca da sormuş ona, insan için en iyi, en yeğlenecek şey nedir diye. Hiç kımıldamadan susup durmuş öylece cin. Sonunda kralın zorlamasıyla konuşmuş, keskin kahkahalar atarak; ‘Zavallı günübirlikçi canlılar, tesadüfün ve zahmetin çocukları! Ne diye zorlarsın beni, hiç duymamanın en yararlı olduğu şeyi söylemeye? Senin için en iyisi, hiç ulaşamayacağın bir şey: hiç doğmamış olmak, var olmamak, hiçlik olmak. Zaten ikinci iyi bir şey de- bir an önce ölüp gitmek.’

 Antinatalizm diğer adıyla doğum karşıtlığı, doğuma olumsuz değer veren felsefi bir görüştür. Bu görüşü savunanlar insanların üremesinin ahlaki açıdan kötü olması nedeniyle ürememesi gerektiğini savunuyor. Görüşün temelleri Antik Yunanistan’a dayanıyor; çünkü, doğmamış olmanın daha iyi olacağı fikrinin en eski ve açık ifadelerinden bazıları buradan geliyor. Terim olarak ise ilk kez Belçikalı aktivist ve filozof olan Theophile de Giraud’un, L’art de Guillotiner les Procreateurs: Manifeste Anti-Nataliste isimli kitabında kullanılıyor.

Doğum karşıtlarının hepsi ana fikirde birleşse bile, farklı inançları bulunuyor. Kimi genetik mirasların adalet sağlamayacağı için, ileride cocuğun fiziksel ve ruhen haksız bir rekabet içinde kendini acı çekerken bulacağını savunuyor.

 Bir başka düşünce çocukların kendi rızaları olmadan dünyaya gelmesinin haksızlık olduğunu düşünenler. Çocuklar dünyaya geleceği aileyi, yaşayacağı ülkeyi, dinini, toplumsal sınıfını seçemiyor ve rastgele sadece bir tesadüf sonucu, bir seçim yapamadığı bir hayatı yaşamak zorunda kalıyor. Bunun bencilce ve acımasız bir eylem olduğunu düşünen bir çok insan bu görüşün savunulması gerektiğine inanıyor. Aynı şekilde nüfüsun hızla artmasının insan ırkının kendi kıyametini yaratma şekli olduğunu düşünenler de var.

”Bir rastlantı eseri gelmiştim dünyaya, varlığım bir taşın, bir bitkinin, bir mikrobun varlığından farksızdı”

Jean Paul Sartre-Bulantı (Sf 115)

 Antinatalizm savunucuları bazı fikirlerde iklim aktivistleri ve veganlar ile de paralellik gösteriyor. Dünyaya gelen her çocuğun iklime zarar verme potansiyeli olduğunu ve insanların kendi çocuklarını yaparak aslında onlarında da çocuklarının hayatlarının daha zor geçmesine sebep vereceğine inanıyor. Yani her bir nesil kendi -kendileri- için çocuk yapıyor ve bir sonraki nesli düşünmüyor. Ve her nüfus artışı ile dünya daha yaşanamaz bir hal alacağını, rızası olmadan hayata gelen çocukların acısının her nesilde katlanarak artacağını düşünüyorlar. Aynı şekilde üreme ile birlikte artan nüfusun daha fazla besine ihtiyacı olacağı ve bununla beraber daha fazla hayvanın öldürüleceği fikrini savunuyorlar.

Çocuğun iyiliği düşünülerek çocuk yapılabilir mi? Bu soruya cevap ise şu sekilde oluyor; üremeyi aile olmak isteyenlerden başka kim ister, kapital çevreler ve devletler. Üreticiler ve bankalar. 

 Çünkü onlar için her doğum, bir müşteri ve ticari gelir kapısı olacaktır. Ne kadar insan olursa o kadar satış olur, ne kadar insan olursa o kadar kazanç olur. Çünkü her insanın bedeni, kişinin beslemesi, büyütmesi, koruması ve tatmin etmesi gereken bir bebektir. Ve devletlerin -özellikle nüfus artırma politikası olanların- çocuk yapılmasını istemesinin bazı nedenleri vardır diyor savunucular. Rejim ve sistem bizden ürememizi ister, çünkü her yeni çocuk vergi ve asker demektir. Sistem için çarka takılacak bir dişli demektir.

Yazımızı 1919 İstanbul doğumlu, Yahudi kökenli filozof ve yazar Albert Caraco’nun şu pasajları ile bitiriyorum.

‘Evreni yok eden şey zina değil doğurganlıktır,haz değil görevdir. Aile günün birinde aşılması gereken bir kurumdur. Varlık nedeni yoktur. Aile çoğu durumda sadece kalabalıktır. Evren zaten kalabalıktır. Dahası,en tartışmalı fikirlerimizin kaynağı ailedir ve doğruluğu korkutan eserler arasında yanlış fikirleri sürdürme lüksümüz olamaz.’

‘Yoksulluğun tehdit ettiği bir dünyada her yoksul aile sefaleti artırır. Her yoksul aile, varlığı nedeniyle zaten kriminaldir. Şu anda mastürbasyon yapanlar ve eşcinseller ailelerinden daha az suçlu, çünkü onlar üremeyi yok ederken, diğerleri gereksiz ağızları çoğaltarak dünyayı yok edecekler.’

‘Asla çoğalmayın ve kesinlikle artmayın. Facianın kaynağı üremedir. Yeryüzünün kaynaklarını tüketmekten ve onun masum giysisini kirletmekten çekinin. Ateşin milyarlarcasını yok ettiği, çer çöpün ve pisliğin ortasında varlığını sürdüren ve kendi dışkıları içen o eğri büğrü yaratıkları hatırlayın. Tek ağacın bile bitmediği, uğultunun ve leş kokusunun istila ettiği bir sürü canavarca şehirde beşi altısı tek bir odada yaşıyordu onların. Babalarınız böyle insanlardı. Onları sakın örnek almayın. Aynı ölçüde iğrenç olan ahlaklarını ve inançlarını bir kenara atın. Onlar çocuk olduklarları ve gökte bir baba aradıkları için cezalandırıldılar. Sizler özgür insanlar olarak yaşamak ve ölmek için öksüz kalmalısınız.’

‘Canlılar hızla çoğaldığı andan itibaren hayat kutsal değildir. Aşırı kalabalık insanların hayatı böceklerinkinden daha değerli değildir. Savaşta ölmüş askerler, onları savaşa sürükleyenlerin gözünde değerli değildir.’

‘Efendilere köle gerekir. Köleler ne kadar çoksa efendiler de o kadar zenginleşir. Yeter ki kadınlar doğursun ve çocuklar doğsun, gerisi vız gelir onlara. Nüfusun azalması onların yıkımı olacağından evrenin yıkımını tercih ederler.’

[zombify_post]


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

74
Mehmet Ali İNCE<span class="bp-unverified-badge"></span>

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir