How I Met Your Mother, etkileyici ve hayran olunası karakterler yaratabilmiş (bence en çok Barney Stinson ve Marshall Eriksen) , dizinin her bölümünü belki de defalarca izlemiş, kemikleşmiş bir izleyici kitlesi bulunan, Friends ve Sienfeld tadında sitcom bir yapımdır.
Dizinin ilk bölümünden (2004) son bölümüne (2014) kadar beş yakın arkadaşın (Ted Mosby, Marshall Eriksen, Robin Scherbatsky, Barney Stinson ve Lily Aldrin) New York’ta yaşadıkları birbirinden komik ve eğlenceli maceralara tanık olduk.
Ancak, dizinin asıl maksadı (yani bize ilk bölüm söylenen) adından da anlaşılabileceği gibi, baş karakter olan Ted Mosby’nin, çocuklarının annesiyle tanışma öyküsünü aktarmaktı. Bu tanışmaya en son sezonda şahit olduk ama hiçbir şey beklediğimiz gibi değildi. Dizinin finali büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşatmıştı. Peki, bunun sebebi neydi? Bu yazımda How I Met Your Mother finalinin neden sevilmediğinin sebebini göstermeye çalışacağım. Hepinize şimdiden iyi okumalar J
Tracy’le çok az zaman geçirdik, tadı damağımızda kaldı.

Öncesinde de söylediğim gibi, dizi, Ted’in çocuklarının annesi, ruh eşi ve hayatının kadını olacak kadınla tanışması üzerine kuruluydu. Yani dizinin, seyircisine verdiği söz buydu. Romantik ve entelektüel mimarımız, Ted Mosby önceki ilişkilerinde aradığını bulamamıştı ve çok acı çekmişti. Ancak bütün bu acılar, ona olgunluk kazandıracak, onu hayatının aşkına hazırlayacaktı. Sonunda, o an geldi çattı. Tam dokuz sezon beklemiştik. Anne karakteri, Tracy McConell; komik, tatlı, akıllı ve iyi kalpliydi. Kalbimizi kazanmıştı. Ancak onunla yeterince zaman geçiremedik. Dokuzuncu sezonun çok büyük bir kısmı Barney ve Robin’in düğünüyle ilgiliydi. Tracy ve Ted’in ilişkisi gölgede kalmıştı. Dahası, senaristler Tracy karakterini aninden öldürdü. Daha biz karakteri kaybetmenin şokunu yaşayamadan, Ted ve Robin tekrar bir araya geldi.
Robin ve Ted: Yine Yeni Yeniden

Robin ve Ted ikinci sezonda sevgili olmuşlardı. Ancak, iki karakter birbirinden epey farklıydı. Robin, iyi bir gazeteci olup dünyayı gezmek isterken; Ted’in amacı hayatının aşkı ve ruh eşi olan kadını bulup evlenmek, bir yuva sahibi olmaktı. Robin, romantizmden, birine bağlanmaktan ve geleneksel evlilik hayatından nefret ettiğini ve asla istemediğini defalarca Ted’e söylemişti. Hatta, ayrılma sebepleri de kendilerini beş yıl sonra çok farklı yerlerde hayal ediyor olmalarıydı. Daha sonraki sezonlarda da Ted birkaç kez daha Robin’i elde etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Ted’in Robin için verdiği uğraş ilk sezonlarda romantik gözükse de son sezonlara gelindiğinde artık izleyici de, Robin ve Ted’in birbirleri için doğru insanlar olmadıkları konusunda Robin’le hemfikirdi.

Ancak senaristler son bölümün son anında Robin ve Ted’i tekrar birleştirdi ve bunu “mutlu son” olarak yansıttılar. Peki ama nasıl? Nasıl olacaktı? Zaten bir kere denemiş ve yapamamış ve hayattan farklı beklentileri olan iki insan bir araya gelip nasıl mutlu olacaktı? Robin kariyerini ön plana almaktan birden vaz mı geçmişti? Ya da Ted’in muhtemelen ergenlik döneminde olan çocuklarıyla iyi anlaşabilecek miydi? Robin’in mesleği gereği sık sık farklı ülkelere yolculuk yapmasını Ted nasıl karşılayacaktı? Bunlar yanıtsız kaldı.
Robin ve Barney Aşkı

Bizleri mutsuz eden bir başka detay ise Barney ve Robin arasındaki muhteşem uyum ve aşkın, Ted Mosby için harcanmış olmasıydı. Robin, Ted’le ne kadar farklıysa Barney’le o kadar benzerdi. İkisi de evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı saçma buluyordu. Ancak senaristlerin bize gösterdiğine göre ikisi de zaman içinde “olgunlaşmış ve değişmişti” ve artık bu fikre hazırdılar. Koca bir sezon onların düğünleriyle ilgili detaylarla geçti. Ancak çok kısa bir sürede ve bizler aslında pek de ne olduğunu anlamadan boşandılar. Bu aşkın böyle harcanmasına gönüller razı olmadı tabii ki.
İkilinin uyumunu izlemeye doyamayanlara gelsin
Robin Scherbatsky, Yalnızken de Mutlu Değil miydi?

Ben de Barney’le Robin’i çok yakıştırırdım. Ama Robin kendi ayakları üstünde durabilen, mutlu olmak için kimseye ihtiyacı olmayan ve her zaman hayallerinin peşinden giden etkileyici bir karakterdi. Kadınlarla iyi anlaşamasa da oldukça feminist ve ilham verici bir karakter olduğunu söylemek istiyorum. Ancak ben ona seyircinin de senaristlerin de haksızlık yaptığı kanısındayım. Barney ve Robin arasında muhteşem bir çekim ve uyum vardı ancak ikisi de geleneksel evlilik hayatından nefret ediyorlardı. Peki ama neden senaristler bu ikili için evlilik fikrinde ısrar etti? Boşanmalarının ardındaki sebep yeterince iyi gösterilmedi ancak evliliği yürütememiş olmaları bana da mantıklı geliyor. Onun yerine bu ikili için "friends with benefits" gibi liberal bir birliktelik tarzı daha mantıklı olabilirdi. Böylelikle, belki ayrılığın da önüne geçilebilirdi.

YA DAA ROBIN YALNIZ: Robin’in hayatında hiçbir erkek olmasaydı ve Robin finalde yalnız kalsaydı ben bunu yine mutlu son olarak değerlendirirdim (aynısı Barney için de geçerli olabilir). Çünkü zaten karakter bağlanmaya karşı ve bağımsızlığına çok düşkün. Ancak senaristler muhafazakardı, Robin illa bir erkekle olmalıydı: Barney ya da Ted. Final bölümünde, Robin Barney’den boşanmıştı, Ted’i reddettiği için pişmandı. Arkadaş gurubundan da olmuştu. Kısacası yalnız ve mutsuzdu. Tabii sonra Ted, beyaz atlı prens, geldi ve masallarda olduğu gibi, kurtarılmayı bekleyen kadın karakteri kurtardı. Böylesi bir final, ilişkilere geleneksel bir bakış açısıyla bakmayan ya da yalnız yaşamak isteyen, kariyerine veya kendine odaklanan kadınlara doğru bir mesaj vermiyor.
0 Yorum