Dünya bizler için aslında büyük bir yanılgıdan ibarettir. Bakıldığında her insan basit ve olağan bir hayatı sürdürmeye zorlanmış gibidir sanki. Herkes doğar, büyür, etrafındaki çevrede olan bitenleri gözlemler, sonra kendisini bir köşeye sıkıştırır ve sadece belirli şeyleri yapmaya odaklanır. Hayal gücü engellenmiş, önüne barikatlar kurulmuş gibidir sanki herkesin.
Buna bir örnek toplumumuzdan verirsek söylediklerim daha da anlamlı gelecektir. Toplumumuzda her yeni doğan bebeğin daha kendi düşünceleri bile gelişmemişken ebeveynler evlatlarının adına hayallere dalmıştır bile. Mühendis olacak, doktor olacak, evi, arabası olsun ilerde de yazlık alırsa yaşadı! Bu düşünce yapısı çocuklar büyüdüğünde de aynı şekilde onlara lanse edilir. Böylelikle çocuk kendi hayatı adına verebileceği en önemli kararlardan mahrum bırakılır.
Belki de istikbalde en büyük işlere imza atacak çocuklar, sanatın, girişimciliğin ve teknolojinin egemen olduğu geleceğin işlerine zeki hamlelerle müdahale edebilme kapasitesindeyken; küçük düşünceler ve sadece karın doyurmaya, küçük eğlencelere dayalı yaşam tarzlarına maruz bırakılırlar. Böylece hayat menkıbelerini ve misyonlarını tamamlamalarına izin dahi verilmeden parlayan birçok ışık söner ve gider…
Tabii bu söylediklerime her insan dahil değildir. Bu yaşam tarzlarına isyan edip karşı çıkan bireyler hangi diretmeyle veya fikirle karşılaşırsa karşılaşsın kendi yolunu kendisi çizer ve doğruları kendi perspektifinden belirler. Bunu başarabilen ve kendini yetiştirmede muvaffak olan kişiler, hayatta her zaman hem kendi adına hem de toplum açısından çok değerli işlere imza atmıştır.
Hayal gücü her ne olursa olsun bir bireyin kendisi adına en özgün ve özgür hakkıdır. Çünkü herkes bir değildir, düşünceler, fikirler, yaşama amacı bunlar herkes de farklıdır. Anne-babalar tabii ki evlatları için her zaman en iyisini düşünürler fakat düşünürken de onların her zaman kendi ayakları üzerinde duran biri olmaları gerektiğini ve onların da fikirleri olduğunu, değişik hayalleri ve ütopyaları olduğunu unutmadan bir birey olduklarını hatırlayarak hareket etmelidirler.
Olaya başka bir açıdan bakacak olursak karşımıza hayat şartları ve gerçekler gibi kavramlar çıkıyor. Diyelim ki x kişisi çok fakir ve zor bir yaşam süren ailede dünyaya geldi ve hayat şartları onu kendi misyonunu tamamlamasına ve gerçekleştirmesine izin vermiyor. İşte bu kısımda da hayatı en dipteyken zirveye çıkmış bir sürü kişi örnek verilebilir: Steve JOBS, Charlie CHAPLIN, Col Harland SANDERS (KFC'nin kurucusu) ve dahası…
Bu üç ismi baz alarak olaya bakacak olursak, hayatın her türlü zorluğuna ve imkansızlığına rağmen hayallerinden ve başarıya olan hırslarından asla vazgeçmemiş bu kişiler, birçok güçlüğe rağmen yılmamış ve dünyada iz bırakmışlardır. Onlar ya en iyisi ya da hiç gözüyle hayatı anlamlandırmışlar; bahaneye, mazerete dayanak oluşturmadan iyi yaşamanın sırlarına erişmişlerdir.
Siz siz olun hayatı asla sıradanlaştırmayın ve hayal gücünüzü diri tutun. Bilinsin ki hayat, dünya gibi kavramlar bizler için fazla uzun sürmeyecek şeylerdir. Bizler ya bu hayatta başkalarının fikirlerine, sözlerine doğru yönelip kendi fikirlerimizi hiçe sayarız, zorluklar ve güçlüklere karşı pes ederek hayatı her zaman en dipten seyrederiz; ya da azimle, hırsla, disiplinle her zaman hedeflerimizi yükselterek, yerimizde saymadan en iyi olma vizyonuyla hareket ederek hayatı en güzel penceresinden seyrederiz. Seçim sizin…
[zombify_post]
0 Yorum