Geçmişten Günümüze Feminizm: Nedir Bu Dalgalar?

"Feminizm kadınları güçlendirmekle ilgili değildir. Kadınlar zaten güçlüdür. Feminizm, dünyanın bu gücü algılama biçimini değiştirmekle ilgilidir." - G.D. Anderson23 dakika


Feminizm denildiğinde ne anlaşılması gerektiğini söyleyen, kimin feminist olup kimin olmadığını belirleyen bir merci yoktur. Tek bir çıkış noktası olmayan bir üst kavram olan "feminizm", Latincede kadın anlamına gelen “femina” kelimesinden türemiştir.

Feminizm terimini, ilk kez, Fransız yazar Alexander Dumas (oğul) 1872’de, o sıralar doğmakta olan bir Kadın Hakları akımını betimlemek için kullanmıştır.

Alexander Dumas (oğul)

İnsanlar homojen olmadığı gibi, feminizmler de birbirlerinden farklı olabilmektedir. Tek bir feminizm olmasa da, tüm feministlerin ortaklaştığı bir görüşe göre feminizm; kadın cinsiyeti üzerindeki ayrımcılığa karşı mücadele eden bir harekettir. Feminizm kadınların ataerkil toplumsal düzen yapısı içinde değersizleştirildiklerini varsaymakta ve bunun nedenlerini sorgulamaktadır.

Feminizm dediğimiz olgunun nasıl ortaya çıktığına baktığımızda ise tarih sayfalarını baya bir geri çevirmek gereklidir ki nitekim düşünce tarihinin ilk zamanlarına kadar giden bir temeli vardır. Dünya’nın kadınla erkek arasında, kadın aleyhine paylaştırılması açısından, hem eski toplumlar, hem yeni toplumlar, özde birbirlerinden pek farklı olmayan sistemler sunmaktadırlar. Bu sistemler arasından feminizmin günümüze değin kademeli kademeli gelişinin yolunu 18. yüzyıl sonlarına denk gelen Aydınlanma Dönemi ile başlatabiliriz. Eşitlik, özgürlük, adalet söylemleriyle birlikte uyanışa geçen insan aklının sorgulamaya ve sorguladıklarını dile getirmeye başlamasıyla feminizm eleştirel bir kuram olarak ortaya çıkışının ilk adımlarını atmıştır. Rönesans ve Reform’un da etkisiyle Aydınlanma Dönemi sonrasında, kadınlar eşitsizliklere ve toplumsal rollerine karşı itirazlarda bulunmaya, kız kardeşlik oldugunu duyumsamaya başlamışlardır. Özellikle Fransız Devrimi döneminde ortaya çıkan insan hakları vurgusu kadınlarında seslerini duyurma girişimlerini tetiklemiştir. 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise Mary Wollstonecraft’ın A Vindication of the Rights of Woman (Kadın Haklarının Doğrulanması) adlı eseri ile feminizm olgusu kendisini akademik alan içerisinde de göstermeye başlamıştır. Bu eser feminist düşünce için özel bir öneme sahiptir. Eser, kadınların insan haklarına vurgu yapmaktadır. Wollstonecraft, kadınlara yüklenen ev içi görevlerin, iddia edildiği gibi, onların doğasının gereği olamayacağını öne sürer. Ayrıca başta eğitim hakkı olmak üzere erkeklerin sahip olduğu haklardan kadınların da yararlanması gerektiğini dile getirir. Eserin en önemli işlevi, eşit haklar ve temel özgürlüklere dikkat çekmesi; böylece feminist mücadele için öncü bir rol üstlenmesidir. Bu öncü rolün ışığında dönemin kadınları, erkeklerle eşit ve özgür olarak dünyaya geldiklerini, ancak yaşamlarının, eşit koşullarda devam etmediğini fark ettiklerinde, hak ve özgürlük taleplerini dile getirmeye başlamışlardır.

Mary Wollstonecraft

19. Yüzyıla gelindiğinde ise İkinci Dünya Savaşı sırasında erkeklerin savaşa katılması birçok kadını endüstride çalışmaya mecbur kılmış ve cinsiyet araştırmacılarının çalışmalarının ışığında feminizm olgusu tekrar kendini göstermeye başlamış, siyasal, ekonomik, sosyal ve düşünsel alanlarda değişim yaşanması toplumların gelişme ve özgürleşme düzeyini arttırmıştır. Eşitlik ve özgürlük idealleri, toplumsal yaşama uygulanmaya başlanmıştır. Evrensel gelişmelerin yaşandığı bu dönemde; kadınlar, benimsenen eşitlik ve özgürlük ideallerinin kendi yaşamlarına uygulanmadığını görmüşlerdir. Ayrıca bu durumun biyolojik cinsiyetlerinin değil, cinsiyetçi toplumsal örgütlenmelerin sonucu olduğunu fark ederek, eşitlik mücadelesine girişmişlerdir. Birinci Dalga ile anayasal haklarını alıp, eşit birer yurttaş olan kadınlar, 1960’lara gelindiğinde İkinci Dalga Feminizmi ile her alanda eşitlik talep etmişlerdir. Bu dönemin meşhur sloganıyla ifade edecek olursak, artık özel olan her şey politikleşmiştir. Daha önce hiç konuşulmayan evlilik içi tecavüz, iş yerinde cinsel taciz, ev içi görünmeyen emek vb. konular hareketin odağını oluşturmuştur. Bu dönemde Simone De Beauvoir, İkinci Cins’te kadın doğulmadığını, kadın olunduğunu söyleyerek, cinsel kimliğin bir inşa olduğunu ilan etmiştir. 1968 özgürlük hareketinden de beslenen İkinci Dalga, farklılıkları gündemine alarak, feminizmi yükseliş trendine geçirmiştir. Bu dönemde siyah kadınlar, lezbiyenler, hareketin özneleri olmuşlar, kürtajdan sendikal taleplere kadar her konuda fikirlerini beyan etmişlerdir.

Simone de Beauvoir

Bu trend günümüze değin hız kesmeden yükselmeye devam etmiştir. Üçüncü dalga feminizm ise, feminizmde tek bir doğru ile hareket edilemeyeceğini, kadınların önce birey olarak topluma katılmalarını sağlamak gerektiğini öne sürer. Günümüzde sadece kadınların erkeklere karşı mevcut durumu eleştirilmekle kalınmaz; bununla birlikte savaş, güvenlik, ekonomik kalkınma, az gelişmişlik, çevre sorunları, sosyal eşitlik, sosyal gruplara saygı, adalette eşitlik gibi konularda da alternatif bakış açıları geliştirilmeye çalışılır. Aynı zamanda kadını baskılayan, sömüren, kısıtlayan, içeri döndüren toplumsal cinsiyet, sınıf, ırk, cinsel tercih, cinsellik, etnisite, siyaset vb. konularda günümüzün ilgi alanlarını oluşturur. Temel olarak günümüzde feminizm farklılıklara önem verir. Bu farklılıkları sahiplenmek ve yaşatmak amacıyla söz konusu feminist hareketlerin geniş tabanlara yayılması ister. Bu yolda toplumsal algı değişimi sağlamak için gerekli eğitim, etkinlik ve eylemlerin yaygınlaşmasını savunur. Bu bağlamda SlutWalks, FEMEN, PussyRiot ve ülkemizde Benim Bedenim, Benim Kararım gibi feminist hareketleri bu yüzyılda ve sonrasında bilinç oluşumuna yönelik değerli radikal eylemler olarak ifade edebiliriz.

Benim Bedenim Benim Kararım

SlutWalks

FEMEN

Pussy Riot

Tüm bu bilgilerin ışığında aslında feminizmin ne kadar önemli ve değerli olduğunu görüyoruz. Erkeğin efendileştirilmesi ve kadının ikincilleştirilmesi uğruna geçen uzun dünya tarihine kelimenin tam anlamıyla bir tokat gibi çarpmıştır feminizm. Sadece bununla da yetinmemiş tüm canlılar için hak arayıcılığının bir sembolü olmuştur. Elbetteki günümüzde hala kadınlar var olan tüm durumlarda erkeklerle eşit konumda değildir. Hala günümüzde kadınlar ekonomik olarak baskılanmakta, cinayetlere kurban gitmekte, tecavüze, tacize uğramakta ve bitmek bilmeyen bir namus tabirinin metası olarak görülmektedir. Ancak arada büyük bir fark vardır. Artık kadınlar “yalnız yürümemektedir.” Tüm dünyada eşit işe eşit ücret kampanyalarını sembolen kırmızı cüzdanlar elde tutulmakta, bir kadın cenazesinde gerekli yaptırımlar için milyonlar çığlık atmakta, kadının bedensel ve ruhsal bütünlüğünün sağlanması adına kullandığımız dilin değişiminin önemine kadar her konunun en ince ayrıntısına kadar bakılmakta, hükümetlerin politikaları korkusuzca eleştirilmektedir. Ve belki de en güzeli bu yükü artık sadece kadınlar üstlenmemekte, erkekler de o eski “erkek düşmanlığı demek feminizm demektir” algısına gülercesine kadınların yanında yerlerini almaktadırlar. Kadının bir doğum makinası, temizlik işçisi, erkek hizmetçisi gibi konumlandırılması artık asla ve asla kabul edilmemektedir. Kapitalist düzenin en büyük aracı olan reklamlarda bile artık “femadvertising” çağı başlamış, bir kadına hediye olarak ev eşyası reklamları tozlu raflarda yerini almıştır.

Evet hala çok fazla gidilecek yol var, ancak artık bu yolda yürümek için yanımızda çok büyük bir gücümüz de var; bilgi ve birliktelik. Artık tüm dünya ister kabul etsin ister kabul etmesin kadının bir çiçek olmadığının gayet bilincindedir. Artık bir kadını koklamak, koparmak, beslemek ve sevmek sadece ve sadece çiçeğin doğasında olduğu gibi kadının köklerindedir. Bu köklerin bilinci eminim ki gelecek yıllarda bize rengarenk bir çiçek bahçesi bahşedecektir ve eminim ki bu bahçeye tüm dünyadan ziyaretçi kabul edilecektir. Gelecek nesillerin çocukları bu bahçenin içerisinde büyüyecek, oyunlar oynayacak ve dünyalarını rengarenk çiçeklerin kokusuyla, köklerinin güçleriyle yeniden yaratacaklardır.


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

Berfin Uça<span class="bp-verified-badge"></span>

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about personality
Trivia quiz
Series of questions with right ve wrong answers that intends to check knowledge
Story
Formatted Text with Embeds ve Visuals
Video
Youtube ve Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF