İnsanoğlu en büyük düşmanıyla beraber doğuyor… kendi zihni… haftalardır belki de aylardır kendi zihnimin bana oynadığı senaryolarla sınanıyorum… şu sıralar en çok hissettiğim şey galiba bu…
Kesinlikle sınanıyorum ben…
Hep denir ya hani gönlüme söz geçiremiyorum diye bence asıl beynimize söz geçiremiyoruz… En azından benim şu sıralar en çok zorlandığım şey bu… düşüncelerimi kontrol edemiyorum… ve zihnimden akan her bir düşünce kırıntısı hayatımı zorlaştırmak dışında hiçbir işe yaramadı…
Kendi tarihime dönüyorum sürekli… beni en derinden sarsan insanlara; sonra şimdiye dönüyorum… zerresi kadar olmayan şeylerin beni yerle bir etmesine nasıl izin veriyorum?
Yaş aldıkça üflense düşer biri mi oldum? Belki de her insanın bir yıpranma eşiği vardır ve ben kapasitemi zorluyorumdur…
Neden düşündüklerime set çekemiyorum? En tehlikeli kısmı ise zihnim kalbime de inandırıyor senaryolarına… ben ne zamandan beri bu kadar kolay inanır oldum?
Olmayacak hayallerin peşinden koşmayı bırakmıştım hani? Nasıl oluyor dönüp dolaşıp aynı yere geri dönüyorum? Aynı yer; başlangıç… daha bitişinin uzaktan bile görünmediği bu yolun neden sonsuz tane başlangıcı var?
Başlangıçtayım ve burada olmaktan mutlu değilim… çünkü başlangıçtayım ama önümde beyaz bir sayfa yok… sanki benim defterim kopya kağıtlarından oluşturulmuş; ne zaman yeni bir hikâyeye başladığımı sansam sonuç hep aynı yere varıyor ve ben satır aralarından uçuruma yuvarlanıyorum…
Şimdilerde düştüğüm uçurumlardan düşüncelerim çanak tutmasa düşmezdim belki… zihnimdeki tilkilerin kuyruklarının kavuşmasına nasıl izin verdim?
Ben bir başkasından ziyade kendime kızgınım sanırım… başkalarına kızmak kolay yoluymuş… belki de yıllar geçmiş ve ben hala başlangıçta olduğumu düşünüyorumdur ama sürekli aynı yere sırtımda başka derslerle geliyorumdur…
Şu sıralar tilkilerimin kurmaca çemberinden yakaladığım en keyifli ders ise şu; beklentiler ile beklemenin doğduğu yer aynıymış, bekle…
Beklemek bence insanlığın tarihindeki en büyük işkence… beklentiler ise kendi ellerimizle yolumuza ektiğimiz mayınlar gibiler…
0 Yorum