Feminizm neydi? Bu cümle hep bana bir filmin repliğini hatırlatır. Başrollerinde Kadir İnanır ve Türkan Şoray’ın oynadığı hepimizin bildiği Selvi Boylum Al Yazmalım filminin repliğini. Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti… Peki, feminizm neydi? Kadın düşmanlığı mı? Bir tarafın üstün ve egemen olma durumu mu? Kadın örgütü mü? Aslında hiçbiri. Peki, feminist neydi? Daha iyi anlamak için önce küçük bir araştırma yapalım sizinle. Var mısınız?
Latincede ‘‘femina’’ kelimesinden türeyen kelime kadın anlamına gelir. Feminizmin temeli, kadın özgürlüğüne dayanır. Feminizm, cinsiyetle ilişkisi olan unsurları araştırır. Amacı ise cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak, genel kadın sorunlarını çözmektir. Feminizm kavramı ilk kullanan sosyal filozof Charles Fourier, sosyal olarak gelişmenin tek yolunun, kadınlara daha fazla özgürlük verilmesi olduğunu savunmuştur. Amerikalı yazar ve kadın hakları savunucusu Bell Hooks ise feminizmi, cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir hareket ifadeleri ile tanımlamış.
TDK ise toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden düşünce akımı, kadın hareketi.
Ben bir feministim. Ben bir kadınım. Daha da önemlisi ben bir insanım. Ve bu tanımlamanın kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma kısmından hiç hoşlanmadım. Sizce de garip değil mi? Ben bir erkekten aşağı bir varlık mıyım ki benim haklarım onunla aynı düzeye getirilmeye çalışılıyor. Son koltukta oturup business class ile arası bir perde ile kapatılan ekonomi yolcusu hissiyatına bırakılıyorum. Ben niye pembe otobüs kullanmaya zorlanan tarafım? Eksik etek diye tanımlanan. Ötekileştirilen. Kadın sığınma evine mecbur bırakılan… Gece yürümek gibi basit bir aktiviteleri bile kısıtlama altına alınan. Ben niye başımı kapatınca bağnaz, mini etek giyince kötü kadın diye yaftalanıyorum? Bir neslin devamını sağlayan ben,gücümü nerede bıraktım?
Bilmiyorum. Ama size hayatımdan bir anekdot paylaşmak isterim. Yeni tanıştığım meslektaş olacağımız bir arkadaşımla konuşma sırasında feminist olduğumu söyledim. Sende çekilmeyenlerdensin o zaman tepkisi verdi. Çok kibar, eşitlikten yana beyefendi biriydi aslında. Güldüm. Baktığın açıya göre değişir ama bence sende feministsin dedim. Arkadaşımın aslında feminizmi tanımadığını, erkek düşmanlığı hatta LGBTİ+'lara özgü bir durum sandığını anladım. Ve anlattım.
Feminizm, erkek düşmanlığı haline gelen ve kadını erkekten daha üstün, daha değerli görüp erkekleri aşağılayan sığ bir yaklaşım mıdır? Yoksa güçsüz, aşağı bir varlık olduğunu baştan kabul edip, haklarını tekrar alma mücadelesi midir? Her ikisi de değil! Feminizm kadın erkek ayırmaksızın eşitliktir. İnsan olmak ve bu hakkı savunmaktır. Ne sağ ne sol siyasi oluşumların, ne de eşcinsel haklarının mücadelesinde olan insanların tekeline aittir. Unutulmaması gereken, böyle düşünmeyen hiç kimse feminist değildir! Olamaz. Bu sadece feminist düşünceyi çarpıtmaktır.
Size bir yerde okuduğum satırları aynen aktarmak isterim.‘‘Feminizmin derdi, erkekler değil; ataerkil yapılar ve söylemlerdir. Feminizm, ezme ve ezilme ilişkisi olan ataerkil düzene karşı mücadele eder. Dolayısıyla da bu düzene dahil olan her şeye karşıdır. Feminist olmanın yalnız yaşamak, erkeklerden nefret etmek gibi koşulları yoktur. Çünkü feminizm, yalnızca bir adalet arayışıdır.’’ Biliyor musunuz? Feminizm yalnızca kadınlara ait bile değildir. Feminizmi savunan erkekler de vardır. Feminizm kadın-erkek eşitliğini savunur, bunu savunmanın kadın olmak gibi bir zorunluluğu yoktur. Erkekler de, tıpkı kadınlar gibi bu düşünceyi savunabilir ve sorunların çözülmesi için mücadele edebilir.
Cinsiyet eşitsizliğini gündeme getirmek için insanlığını hatırlaman gerek belki de. Çok sevdiğin anneni. Her şeyden koruduğun minik kızını. Sana destek olan eşini. Ayırmadan tüm arkadaşlarını. Saygıyı. Eşitliği. En çok sevgiyi… Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti… Feminizm neydi? Feminizm eşitlikti, insanlıktı, feminizm kadın-erkek el ele bir mücadele idi.
0 Yorum