Sosyal Medyada Hükümete yakınlığıyla ve çağ dışı görüşlerini kendisi gibi düşünmeyen insanlara dayatması ve hatta küfürler etmesi ile tanınan ama bir o kadar da tanınmayan bir şahıs. Düşünme ve savunma yöntemini göz önüne aldığımız zaman iktidar zihniyetinin vücut bulmuş halidir demek yanlış olmaz.
İstanbul Sözleşmesi tartışmaları yaşanırken veya kasıtlı olarak yaşatılırken yine aynı şahıs Twitter’da kızının, eski eşi tarafından imam hatip okulundan alınarak başka bir okula gönderildiğini belirterek ‘ocağına ateş düşmeden konuşan o…’ diyerek böyle bir şeyi yaşamanın zorluğunu anlayamazsınız dercesine bütün kadın mücadelelerine ve İstanbul Sözleşmesi'ni savunanlara küfürler ediyor.
İşte tam da bu noktada çağ dışı zihniyeti ve korkuları hortluyor. Bir kişi olarak değerlendirmeyin. Bu, temsil ettiği kitlenin korkularının bir çığırtkanlığıdır.
O bir erkek ve karar mekanizması kendisinden başkası olamaz. Kızının imam hatip okullarından başka bir okula gitmesini ‘ocağına ateş düşmek’ olarak gören birisinin bilinçaltını ve eğitime olan bakış açışını siz düşünün. Bu tamamen psikolojik ve sosyolojik olarak incelenmesi gereken bir sorundur. Yine aynı şekilde iktidarı elinde bulunduruyor ve hiçbir muhalefete tahammül edemiyor. “Ya Sev Ya Terk Et” zihniyetinin arka planı da bu değil midir? O da devlet babasından öğrendiği gibi (devlet hiçbir zaman ana olamamıştır, o hep babadır) yapmaktadır. Bu korkular aynı zamanda iktidarın da korkularıdır. Bu korkular ataerkil toplumun ve devletlerinin korkularıdır. Fatih Tezcan’ın kızının imam hatibe gitmesine karşılık Merve Yeşiltaşlar, Dilan Karataşlar ve Pınar Gültekin gibi milyonların güvencesizliği ortada. Ailesinden şiddet gören, cinsel istismara uğrayan çocuklara karşılık Fatih Tezcan’ın erkeklik iktidarı!
İşte İstanbul Sözleşmesi'nin özeti, bir yanda eşitlik ve adalet isteyen milyonların çığlığı diğer yanda Fatih Tezcan gibi bir zümrenin çocuklarını imam hatibe gönderememe korkusu.
Mustafa SÜZEN
[zombify_post]
Bir Yorum