Yıl 1944… İkinci dünya savaşının son dönemleri… Türk tarihinde kara bir leke…
Sovyet rejiminde gördükleri türlü zulümden kurtulmak isteyen, Kırım Türkleri, ”Mavi Alay” isminde bir askeri birlik kurup, Türkiye Cumhuriyet’ininde bilgisi dahilinde Nazi Almanya’sı yanında Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi yürütüyor… Stalingrad’a kadar gelen Almanlar için Stalingrad Savaşı sonrası rüzgar tersine dönüyor. Şehir şehir, köy köy Rusya’dan çekilmek zorunda kalıyorlar.
Bu Mavi Alay‘ın sonu oluyor…
Birlik kısa sürede dağılıyor, ve Kızıl Ordu’nun ülke genelinde başlattığı komünizm karşıtı herkesi içine alan, insan avının hedefi haline geliyor… Kadın çocuk binlerce Kırım Türkü vahşice katlediliyor…
146 Kırım Türkü ( Çoğu kaynakta Azeri Türkü olarak geçer) bu soykırımdan kurtulmak için, yüzyıllardır yaşadıkları vatanlarından yanlarına alabildikleriyle beraber, kardeş dedikleri Türkiye’ye… Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsünden geçerek, Türk sınır karakoluna sığınıyor… Bu silahsız 146 Türk, karakolda son derece misafirperver şekilde karşılanıyor, Karakol komutanı kendilerine karşı son derece sıcak davranıyor.
Aynı gün Boraltan Köprüsünün karşı tarafındaki, Türk kardeşlerimizin peşinden gelen Kızıl Ordu mensupları tarafından karakola sert şekilde bir talep geliyor. “Mültecileri geri iade edin” bu talep reddedilmeden önce Ankara’ya iletiliyor. Karakol komutanı ve Türk mülteciler gelecek haberden o kadar eminler ki… Kendilerini son derece güvende hissediyorlar… Ankara’dan gelen karar kesin ve nettir…
”Esirleri derhal iade edin”
Bu karara, karakol komutanı ve 146 Türk mülteci inanamaz. Karakol komutanı mültecileri gruplar halinde geri göndermeye karar verir, gönderilen ilk grup karşıya geçer geçmez, Türk askerleri ve geride bıraktıkları akrabalarının gözleri önünde vahşice kurşuna dizilirler… Karakol komutanı durumu tekrar Ankara’ya bildirir ve iadenin devam edip etmeyeceğini sorar. Gelen cevap Türkiye tarihine kara bir leke gibi düşer…
”Ülkelerine iade edileceklerdir”
Bu emir karşısında mecbur bırakılan karakol komutanı… Türkiye’ye sığınan, Türkiye Türklerini kardeşi olarak gören, Türk mültecileri Kızıl Orduya iade eder…
Köprüden karşıya… Ölüme giden Türkler bu ağıdı tutturur… Arkalarında gözü yaşlı genç bir Türk komutanı ve onlarca mehmetçiği bırakarak…
”Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni…
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni…
Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine…
Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine”
O gün 146 Türk, Kızıl Ordu tarafından kurşunlanarak katledilir, Türkiye Cumhuriyeti, kandaşlarını kendi elleriyle ölüme göndermiştir. Dönemin, Türkiye Cumhuriyeti’nin başında İsmet İnönü vardır.
2. Dünya savaşından sonra, halkın içinde gezerken, yanına yaklaşan bir çocuk kendisine sorar ”Amca amca, beni yıllarca niye şekersiz bıraktın” İsmet İnönü’nün yüzlerce babasız bıraktığı Türk çocuklarını umursamayarak verdiği cevap ”Yanlışın var çocuk, ben seni babasız bırakmadım”
Ağıdın tamamı…
https://www.youtube.com/watch?v=CFfF2nfHazE
0 Yorum