Hüzün mevsiminin başlarıydı galiba, tam hatırlamıyorum. Karanlığa yakın ama yine az da olsa bir aydınlığın hüküm sürdüğü, yumruk büyüklüğünde kocaman bir kalp taşıyan o mağrur ve bir o kadar da cesur sarı saçlı çocuk. Düştüğü durum kalbinin etkisinden midir bilinmez ama acılar, sızılar içinde kaldığı her halinden belli. Bakmayın siz ona çocuk dediğime ruhu çocuk aslında, gerçeği, yaşadıklarından belli. Ya hayatı yanlış tanıtmışlar ona ya da yaşadığının adı hayat değil ne yazıkki. Aklıyla kalbi arasında tüm yaşadıkları, hayalleri, sevinçleri, üzüntüleri, gördükleri, duydukları ve duyguları. Kendince tanımlamış sevgiyi ve bedelini. Bedeli belli, teslimiyet de sevginin tanımı neydi. Yaşarken mi öğrenmişti yoksa yaşayamadığını mı tasvir etmişti. Herkese göre uyar mı peki bu sevginin tanımı, duyguları hangi paydanın altında toplamış olabilir bilinmez. Göreceğiz…
0 Yorum