Bu hikaye yeni yeni filizlenen ve belki de gündüz kaybolan güneşin ardındaki gecenin batış ile sonlanacak bir hikaye. Unutmamak gerekir ki geceleri karanlıkta kalmak da o karanlığı görebilmek de bizim ellerimizde. Ya kafamızı kaldırmayıp karanlıkta kalırız, ya da ay ışığına bakıp karanlığın kendisini görürürüz, tabi ay yüzünü bizden çevirmezse..

Semaya açtığım iki elimin yaşamıma sirayeti
Yüreğimdeki coşkun pınarların dizginleyicisi
Mi’raç hediyesi ile vadedilen sevgili!
Kör gidişimle uzaklaşırken özümden,
Sende buldum kendimi.
Ay ışığı gördüm seni!
Şüphesiz her geceye bir gündüz
Her zorluğa bir kolaylık
Vadedilmişti o yüksek mertebeden
Sensin belki beni kendime yaklaştıran,
Sensin belki gece olan ömrümdeki ay ışığım.
Dalga yüklü denizlerimde fener gibisin
Yoksa sen büyük sevgilinin
çırpındığım denizdeki yansıması mısın?
Söyle ay ışığı kimsin sen?
Ebediyete olan merdivenim
Sağım solum uçurumlarla dolu
Sonsuzluğa giden yolum
Tutunmak yaşama ve ölüme
Kapılırken bir nefes alma sevdasına
İşlenmemiş büyükçe bir sevda madeni
Ateş ve aşk işçiliğinin ellerinde
Ellerinde senin.
Sonra şehrimin burçları gibisin
Mavzerimde sevgin, dilimde ismin
Sana her bakışım ayrı bir heyecan
Bana her bakışın ayrı bir hezeyan
Hatıralarımdaki silikliğe rağmen
Bu kadar kalıcı, keskin ve net
Hacer’ül Esved‘in kokusu gibi.
Tanışmadan tanıdım, tanıdıkça sevdim
Tam tanımıyorum belki seni,
Tam tanımıyorsun belki beni.
Bir sen varsın ardında koca evren
Kalbinde O’nun sevgisini paylaştığım
O’nun ulu yolunda yoldaşım olur musun?
0 Yorum