Anadolunun Gizemli Tarihi 26 Ağustos

28 dakika


67

  Şüphesiz ki meşhur Tarih tekerrürden ibarettir sözünü duymayan yoktur. Peki gerçekten tarih tekerrürden ibaret midir? 

  1071 ve 1922 aralarında 851 yıl var ama iki tarihin de 26 Ağustos'u Türker için çok önemlidir. 26 Ağustos 1071 de Anadolunun kapılarını kendilerine açtıkları gibi 851 yıl sonra Anadolunun kapısına gelen emperyalist güçleri defederek Anadolunun kalıcı olarak Türk toprağı olacağını göstermiştir. 

  Ayrıca iki savaşta da benzer bir savaş stratejisi kullanılmış. Orta Asyadan beri kullandığımız bu taktiğe Turan taktiği denir. Uzun zaman kullanılmayan bu taktiğinde büyük taaruz da kullanılması ilginç bir tesadüftür. 

  Özellikle bu sene 98. yıl dönümünü kutladığımız Büyük taarruzun başlangıcı olan 26 Ağustosa gelmeden öncesinin doğru bir analizi bu muharebenin ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu gösterecektir. 

  1. ve 2. İnönü zaferlerinin ardından kaybedilen Kütahya-Eskişehir muharebesi ile Türk ordusu geri çekilme zorunluluğunda kalmış İsmet Paşa orduyu Seyitgazi hattına çekmeyi düşünürken Mustafa Kemal Paşa'nın talimatı ile Sakarya doğusuna Polatlıya kadar çekmiştir. Aslında burada çok büyük bir askeri zeka yatmaktadır. Çünkü yunan ordusu hep ege bölgesinde çarpışmış hem bozkırın yaz sıcağına alışkın değil hemde geniş bir cephe savaşına hazır değildi. Sakarya savaşının temel stratejisi de düşmanın hücum ettiği kanadı uzatarak daha geniş bir alana yaymak üzerine kuruluydu.

  Ayrıca bu kadar büyük bir geri çekilme düşmana daha uzun bir yürüyüş mesafesi oluşturduğu için hazırlanmak için ekstra birkaç gün daha kazanılmıştır. İşte bu ateşli günlerde Ankara'da hükümet karşıtı mebuslar Mustafa Kemal Paşayı yenilen ordunun başına geçmeye zorlamış hatta emir buyurmuşlardır. Ve Mustafa Kemal Paşa beynelminel gelen bu teklifi bir şartla kabul etmeye hazır olduğunu belirtmiştir. 3 ay süre ile meclisin ordu ile ilgili bütün yetkilerini kendine devretmesi durumunda başkomutan olarak ordunun başına geçmeyi kabul edeceğini deklare etmiş ve mecliste hararetli tartışmalar sonucu 5 Ağustos 1921 yılında ordunun başına geçmiştir.

  Mustafa Kemal Paşanın ilk aldığı karar daha doğrusu kararlar dizisi milli vergiler emiri olarak yayınlanmıştır. Bu vergiler 10 madde halinde idi. Burada amaç halkı sadece canı ile değil malı ile de savaşa sokarak topyekün bir seferberlik sağlamaktı.

  7 ve 8 Ağustos tarihlerinde 2 gün içinde halk verilen emirleri harfi harfine yerine getirerek Mustafa Kemal Paşaya olan inancını gösterdi ve ordu Sakarya önünde düşman ile denk sayılabilecek bir güce ulaştı. 

  22 Ağustos itibarı ile 13 Eylül'e kadar sürecek 22 günlük Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Mustafa Kemal Paşanın taktik dehası sayesinde Yunan orduları Çal dağına kadar geldi ve durdu. Burada özellikle Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşanın Yunan başkomutan Papulası iyi analiz etmesi zaferin kilit hamlelerindendir. Gene bu savaş ile Mustafa Kemal dünya askeri sistemlerine hat müdafası yerine alan müdafası anlayışını taşımış bugün bile ordular bu anlayış ile savaşmaya devam etmektedir. 

  Sakarya zaferinden sonra düşman Afyon Dumlupınar hattına istihkam yapmaya başlamış hatta bu isthkam mevziilerinin geçilmez olduğunu düşünerek asker yoğunluğunu azaltmış cepheyi genişletmiştir. Aslında savaşı bize kazandıran hamlelerden biride buydu. Çünkü General Papulası çekildiği için görevden alan Yunan kralı yerine General Hacıanestiyi atamıştı. Hacıanesti gözü kara risk alan atak bir generaldi. Böyle bir generalin Anadolu sorununu çözebileceğini düşündü. Ancak orduyu bu gereksiz maceraya sürdüğü için eski başbakan Venizelos taraftarı bir grup tarafından kral ve Hacıanesti antipatik bulunuyordu. Anadoluyu bilen iyi eğitimli bu subayların hepsi Hacıanesti tarafından pasif görevlere alındı.

  Yaklaşık 1 yıl boyunca Yunan tarafı zaaflarına zaaf eklerken rüştünü ispat eden Ankara Meclisi dünya tarafından kabul görmeye başlamış, Fransa ile Ankara anlaşmasını imzalayarak güney sınırlarını güvenlik altına almış ayrıca Fransızların bütün mühimmatlarını Türklere devretmesi ile ciddi bir ateşgücüne de sahip olunmuştu. İmkanları en verimli kullanılabileceği düşmanla denk olunabilecek zaman olarak Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa Ağustos sonunu işaret etmişti.

  Çok iyi bir planlamacı olan Fevzi Çakmak ise tarihte Turan taktiği olarak bilinen taktiği geliştirerek kurt kapanı adı altında savaşın taktiğini belirlemişti. Bu taktiğe göre. 

1. Ordu kuvvetleri, Afyonkarahisar ilinin güneybatısından kuzeye doğru taarruza geçtiğinde Afyonkarahisar ilinin doğusu ve kuzeyinde bulunan 2. Ordu kuvvetleri de taarruzla kesin sonuç alınmak istenen 1. Ordu bölgesine düşmanın kuvvet kaydırmasına engel olacak ve Döğer bölgesinde bulunan düşman ihtiyatlarını kendi üzerine çekmeye çalışacaktır. 5. Süvari Kolordusu da Ahır Dağları'ndan aşarak düşmanın yan ve gerilerine taarruz ederek düşmanın İzmir ile telgraf ve demir yolu irtibatını kesecektir. Baskın prensibi ile Yunan ordusunun imhasının gerçekleşmesi düşünüldü ve Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922 tarihinde Ankara'dan Akşehir'e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi.

  

26 Ağustos gecesi 5. Süvari Kolordusu, Ahır Dağları üzerindeki Yunanların gece savunmadığı Ballıkaya mevkiinden sızma yaparak Yunan hatlarının gerisine intikale başladı. İntikal bütün gece sabaha kadar sürdü. Yine 26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe'deki yerini aldı. Büyük Taarruz burada başlayarak, topçuların sabah saat 04.30'da taciz ateşi ile başlayan harekât, saat 05.00'te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti. Türk piyadeleri sabah 06.00'da Tınaztepe'ye hücum mesafesine yaklaşarak tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra Tınaztepe'yi ele geçirdi. Bundan sonra saat 09.00’da Belentepe, daha sonra Kalecik – Sivrisi ele geçirildi. Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5. Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulunarak, 2. Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.

27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi. Aynı gün Türk birlikleri Afyonkarahisar'ı geri aldı. Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı Afyonkarahisar'a taşındı.

28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri başarılı geçen taarruz harekâtı, 5. Yunan Tümeni'nin çevrilmesi ile sonuçlandı. 29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin sür'atle sonuçlandırılmasını gerekli buldular. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar ve karar süratli ve düzenli bir şekilde uygulandı. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı, Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz'un son safhası Türk askerî tarihine Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçti.

30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe'den idare ettiği savaşta, tamamen yok edildi veya esir edildi. Aynı günün akşamında Türk birlikleri Kütahya'yı geri aldı.

Savaş havada da sürdü. 26 Ağustos günü, hava bulutlu olmasına rağmen, Türk uçakları keşif, bombalama ve kara birliklerini korumak için havalandı. Av uçakları gün boyunca sürdürdükleri devriye uçuşları sırasında, dört defa düşman uçakları ile karşı karşıya geldiler. Girişilen hava çarpışmalarında üç Yunan uçağı kendi hava hatlarının gerisine indirildi ve bir Yunan uçağı da bölük komutanı Yüzbaşı Fazıl tarafından Afyonkarahisar'ın Hasanbeli kasabası civarında düşürüldü. İleriki günlerde de keşif ve bombalama uçuşları gerçekleştirildi.

Anadolu'daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha veya esir edildi. Kalan bölümü ise üç grup halinde çekildi. Bu durum karşısında Çalköy'de yıkık bir evin avlusu içinde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile buluşarak Yunan ordusunun kalıntılarını takip etmesi için Türk Ordusunun büyük kısmının İzmir istikametinde ilerlemesini kararlaştırdılar ve müteakiben de Mustafa Kemal Paşa o tarihî "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!" emrini verdi.

1 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusunun takip harekâtı başladı. Muharebelerden kurtulan Yunan birlikleri İzmir'e, Dikili'ye ve Mudanya'ya düzensiz olarak geri çekilmeye başladı. Yunan ordusu Başkomutanı General Trikupis ve kurmayları ile 6.000 asker, 2 Eylül de Uşak'ta Türk birliklerine esir düştüler. Trikupis, Yunan ordusunun başkomutanlığına atandığını Uşak'ta Mustafa Kemal Paşa'dan öğrendi.

Türk ordusu bu muharebede, 15 günde 450 kilometre mesafe katederek 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girdi. Sabuncubeli'nden geçen 2. Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir'e doğru ilerlerken bunun solunda 1. Süvari Tümeni de Kadifekale'ye doğru yürüdü. Bu Tümenin 2. Alayı, Tuzluoğlu Fabrikası'ndan geçerek Kordonboyu'na ulaştı. Yüzbaşı Şerafettin Bey İzmir Hükümet Konağı'na, 5. Süvari Tümeni öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey de Kumandanlık Dairesine, 4. Alay Komutanı Reşat Bey de Kadifekaleye'ye Türk bayrağını çektiler.

  

  

[zombify_post]


Beğendin mi? Arkadaşlarınla paylaş!

67
Oktay Evrensel<span class="bp-unverified-badge"></span>

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir