556 – #555kelimelikhikayeler
“Kendini affedenler için her zaman güzel manzaralar vardır. ”
‘Yeni Nesil Radyoculuk – Podcast Nedir?’ adlı yazım için tıklayın…
Diğer ‘Edebiyat‘ içeriklerine ulaşmak için tıklayın…
Sıcak ağustos rehavetlerini solladım dar sokaklar boyu. Birçoğu artık arkamdaki soğuk günlerin kuşluk vakitlerinde kaybolmuştu.
Adını hala bilmediğim onlarca çiçekten özür diledim. Defaatle kusurlarımın örtülmesini beklerken baharlar geçti. Bazıları soldu, bazıları başka saksılarda yaşlandı.
Bazı geceler yine yatağımın pespaye tarafında düşünmekle ve gebermekle meşguldüm. Bazı geceler “Kedisinden Sevgilerle” diyerek borçlandım betimlemelere ve yine aynı gecenin yarısına bir otobüs bileti aldım…
Sonrasında sarsılmayan viyadüklerden geçen uykusuz otobüsleri selamladım. Bu sefer bir serçenin ötüşlerinde duruldum ve sırt çantamdan mataramı çıkarıp alelade çukurlara bir yudum su bıraktım.
En azından dedim içimden. En azından “Tercih edilmeyen gözlerin, karton bardaklarında kaybolmadım.” Sonra kendimi onayladım ve derin anlamlar aramak yerine otobüsün koltuğuna sığınıp uyumaya çalıştım.
İçimde ne pişmanlık ne de melankolik çığlıklar vardı. Yine bilmediğim bir şehrin gün doğumuna tanıklık ettim.
Hemen ardından dişim sızlar gibi oldu. Ah dedim şikayetçi bir tonda… “Karanfil yağını” bulabilirsem iyi gelir.
Sonra tanış gelen bir rüzgar esti ve savrulan karahindibaların yaprakları uçuştu. Gülümsedim. Çünkü sol cebimde ağrı kesicim vardı. Belki de olayları bu kadar dramatize etmeye gerek yoktur…
Tabi bu gidişler, gelişler bu fevri güzergahlar falan… Hepsi sonunda aynı bitiyormuş gibi geliyordu. Başarısız gidişlerin ardından geri dönülüyor ve unutuluyor…
Pek oralı olmuyorsun.
Aksak adımlarla ilerlediğin metroda, yine birileri sana şah damarından daha yakın oluyor. İnanç sorunları çekenler için metroları öneriyorsun sonra.
Sonraki duraklara iman etmek zor bir durum mesela… Seküler tebessümler konuyor yanaklarına ama birileri sırıtma der gibi eline telefon tutuşturuyor. Sonra sinirle diyorsun ki “Saat daha sabah sekiz.”
Her gün, öncekine ve muhtemel olan sonrasına benziyor. Dayatılan isteklerin arasında boğulurken mesailer başlıyor. Bitiyor. Sonraki şarkılar yetmiyor ve rasyonel düşünce yapın zarar görebiliyor. Ama aksi durumlar için çaba sarf etmemek ya da didinip durmak bir seçim olarak hep o rafta duruyor.
Derin bir nefeslik mesafeler bunlar diyorsun. Zaten sonra gece oluyor.
Ritmik çakmak çakışlarına eşlik eden sigaralar ve kahvelerle birlikte pinekliyorum emektar teklimde. Hava bu gece güzel ve sigaram bitmiş. Bu muhteşem bir yürüme bahanesi.
Hem boşandığım kabuslardan kaçmak için bir fırsat! Hemencecik hastanenin karşısındaki büfeye girdim. O kadar hızlı çıktım ve merdivenleri indim ki, başım döner gibi oldu. Sonra o da benim dengesizliğime kapıldı ve ahengi yakaladık.
Tam sigara paketini gösterirken, endişeli bir el araya girdi ve “On paket sigara” dedi. Kasiyerle eş zamanlı şaşırdık ve aniden peydahlanan adama baktık. Suratında uykusuzluk vardı.
“Kusura bakmayın!” Dedi. Karım yedi saattir doğumhanede. İkiz çocuğumuz olacak. Özür dilerim ne dediğimi bilmiyorum.” Diye ekledi ve çıktı.
“Allah analı babalı büyütsün.” Dedi kasiyer. Sonra sigarımı alıp duygusuz hareketlerle jelatini çıkardım. Hayat dedim içimden. Hayat çok garip… Bir alır çok verir. Çünkü hiçbir şey bizim değildir.
Dönerken sahile uğradım ve çöpün kenarındaki banka oturdum. Karamsar düşüncelere göz kırpar gibi olurken “Ufkun ötesinde güzel bir manzara var” dedim. Çünkü biliyorum. Kendini affedenler için her zaman güzel manzaralar vardır.
Sahil boyu her adım geçmişe, her adım geleceğeydi. “Veresiyi çalımlar” savururken mesela, mazideki vefakar arkadaşlar eşlik etti bana. Her adımda biraz daha geleceğe gittim.
“Öfkeli” kalplerin yalnızlığında kaldım belki. Belki uykusuzluğumu anlayacak birilerini aradım.
Ama bir adım daha geleceğe gitmenin hazzına erişmiştim.
Belki anlaşılmaz gibiydim. Belki cümlelerimde karmaşıklık ve karamsarlıktan başka hiçbir nane yoktu. Belki dolaylı bir insandım ve çoktan vazgeçmiştim. Ama şimdi bir adım daha ileri gidebilirim.
İçime dönüp baktım ve inandım. İnandım ve biraz şanslıydım.
Eğer iyiliğe inanır ve şansın da sana inanırsa, bu mezbeleye dönmüş yerkürede gerçekten gülebilirsin.
Hem de tüm berbat hatalarının “tam ortasında” kahkaha atarsın. Ya da atarsınız…
Son…
0 Yorum